‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar
İbn-i Sirin (Radiyallah-u anh)- 5
12 Şubat 2009Kelehke Şeh Atman (Navale)
İbn-i Sirin (Radiyallah-u anh)- 5
İbn-i Sirin (r.a.) Bezzazdi, yani manifaturacılık yapardı. Bey’ ve Şira’da (aliş-veriş) zülmündan kaçıp, adaletle davranırdı. Malını gizli ve aşikare bütün kusurlarını söyleyip, hiç birini gizlemezdi.
Müşteriye koyun satarken;
-“Bu koyunun bir kusuru var. Odunu ayağı ile ezer.” Dedi.
İbn-i Sirin (r.a.) nafaka hususunda;
-“Her Cum’a günü çocuklara Paluzu-Palüze (Bir çeşit tatlı) yedirmek uygundur. Tatlılar, her ne kadar zaruri ve mübrem ihtiyaç değillerse de, onları tamamen terk etmek cimrilik sayılır.” Buyurdu.
Otuz erkek, onbir kız olmak üzere KIRKBİR EVLADI vardı. Abdullah hariç hepsi kendinden önce vefat etti. Annesine çok hürmet gösterir, ona bir şey söylemesi gerektiği zaman, hürmetinden sesle konuşmaz, işaretle anlatırdı.
Kız kardeşi Hafsa (r.anha) da âlim olup, Tabiin’in kadın muhaddislerindendi. 110 (m. 729) senesinde Basra’da vefat etti.
Âlimler onu çok övüp, Hişam bin Hasan (r.a.), buyurdular ki;
-“İbn-i Sirin (r.a.), gördüğüm insanların en doğrusudur.”
Ebû Avane (r.a.);
-“Ben İbn-i Sirin (r.a.) i gördüm, onu gören mutlaka Allah-u Teâlâ’yı hatırlar.”
İbn-i Sa’d (r.a.) da;
-“Muhammed Bin Sirin (r.a.), sika (güvenilir) pek kıymetli bir imâm ve çok âlim bir insandı.”
Hatibi bağdad’ı (r.a.);
-“İbn-i Sirin kendi zamanında vera’ve takva ile yâd olunan fukahadan biridir.”
Biri gelip;
-“Ba’zi kimseler simâ’ yerlerine gidip, simâ’nın tesiriyle düşüp bayılıyorlar. Sen buna ne dersin?” sorunca
İbn-i Sirin (r.a.);
-“Aramızda bir gün tayin edelim. Onlar gelsinler, bir duvar üzerinde otursunlar. Kendilerine Kur’an-i azim tamamile okunsun. Eğer Kur’an’ın te’siriyle yere düşerlerse, onlar dediğiniz gibidirler.” Buyurarak hallerine hiçbir itibar etmemiştir.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbn-i Sirin (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbn-i Sirin (Radiyallah-u anh)- 6
12 Şubat 2009Beyaz su başı (Navale)
İbn-i Sirin (Radiyallah-u anh)- 6
İbn-i Sirin (r.a.);
-“Bid’at sahibleri ile birlikte bulunmayınız” derdi. EN TEHLİKELİ HASTALIK, KANSER GİBİ OLAN GIYBET’TEN ÇOK SAKINIRDI.
Ebû Avf (r.a.) anlatır;
-“İbn-i Sirin (r.a.) in yanına gittim. Haccac’ın haysiyetine dokunacak laf etmek istedim.”
Buyurdu ki;
-“Şüphe etme ki, Allah-u Teâlâ hükmünde âdildir. Başkasının hakkını Haccac’dan alacağı gibi, Haccac’ın hakkını da başkalarından alacaktır. Yarın İzzet ve Celâl sahibi Allah’ın huzuruna çıktığın zaman İŞLEDİĞİN EN KÜÇÜK GÜNAH, Haccac’ın işlediği en büyük günahtan senin için daha çetin olacaktır.” Buyurdu.
Gıybet hakkında sohbetinde buyurdu ki;
-“İnsanların, filan şahıs filandan daha âlimdir, demeleri de haram olan gıybettendir. Çünkü, ikincisi bunu işitince üzülür. Bilinen bir husustur ki, gıybetin haddi, bir şahsın din kardeşini, hoşuna gitmeyecek şekilde anmasıdır.”
Denilir ki;
İki Yahudi tabib, Süfyan-i Servi (r.a.) nın yanına girmişler. Tabibler gittikten sonra,
Süfyan-i Servi (r.a.);
-“Gıybet olmayacağını bilseydim, tıbda biri diğerinden daha ileri derdim.” Buyurmuştur.
Bir kişi İbn-i Sirin (r.a.) a gelip;
-“Gıybetini yaptım, bu hâlimi hoş gör ve hakkını HELAL ET!” deyince,
İbn-i Sirin (r.a.) şu cavabı verdi;
-“Allah-u Teâlâ Müslümanların şerefiyle oynamayı ve onların namusuna dil uzatmayı haram kılmıştır. Gıybetlerini yapmayı YASAK ETTİĞİ BİR ŞEY’İ Ben nasıl hoş görüp helal ederim? Ancak seni bağışlamasını isterim.”
Şeytan (Alayhil’lanet) a aldanmamak, hile ve tuzağına düşmemek hususunda şunu buyurdu;
-“Şeytan (Aleyhil’lanet) in en büyük vesvese ve hilesi, kula kendisini din kardeşlerinden üstün görmesidir. Kul bu haldeyken vefât etse, Allah-u Teâlâ onu sevmez ve amellerinden hiçbir şey ona fayda vermez!”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbn-i Sirin (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbn-i Sirin (Radiyallah-u anh)- 7
12 Şubat 2009Duruca (Kertven) köyü
İbn-i Sirin (Radiyallah-u anh)- 7
İbn-i Sirin (r.a.) hiçbir müslümana HASED ETMEZ, her müslümana çokça nasıhat verirdi.
Bu hususta;
-“Ben, ne din, ne de dünya hususunda kimseye hased etmedim. Bu Allah-u Teâlâ’nın bana olan EN BÜYÜK Nİ’METLERİNDEN BİRİDİR.” Buyurdu.
Kendisinden nasihat isteyenlere;
-“Sakın hiç kimseye hased etme, Zira o adam, Cehennemliklerden biri ise, sonu Cehenneme olan fani dünya ni’metleri hakkında ona nasıl hased edeceksin? Eğer Cennetliklerden biri ise, bu takdirde ona uymalı ve imrenmelidir. Hased etmene yine mahal yoktur! Senin için hayırlı olan da budur.”
Cömertlik hususunda Eshab-i Kiram (r.a.) ve Tabiin (r.a.) in halini anlatmak isteyerek şunu buyurdu;
-“Biz öyle CÖMERD KİMSELERE YETİŞTİK Kİ, ONLAR TABAKLAR İÇİNDE MEYVE HEDİYELEŞİR GİBİ, GÜMÜŞ PARA İLE HEDİYELEŞİRLERDİ.”
Kardeşlerine iyilik yapmayı, genişlik ve rahatlık vermeyi ve birbirlerini sevindirmeyi çok sevrdi. Kapısının önünde bağlı bir katırı vardı. Her kim ona binerek bir yere gimeye muhtaç olursa, gelip katırı alır ve istediği yere gidip gelirdi.
Kendisinin bunu severek kabul ettiğini bildikleri için, izin almaya ihtiyaç duymazlardı.
Misafire ikramı çok sevip, hizmeti de bizat kendisi yapardı. Kendisine bir misafir geldiği zaman, misafirin yanında ve memleketinde bulunmayan bir şey ile ikramda bulunmaya çalışırdı.
Sadaka-ı fıtr olarak vereceği yiyecek maddesini iyice temizler ve kaba doldurarak verirdi.
Birine;
-“Nasılsın, Ne haldesin?” diye sorduğunda
Adam da;
-“Ne halde olacağım, ailesi kalabalık olan, parası olmayan ve üstelik BEŞYÜZ DİRHEM BORCU BULUNAN BİR ADAMIN HALI NASIL OLUR?” Diye cevab verdi.
İbn-i Sirin (r.a.) hiç konuşmadan hemen evine gitti. Bin dirhem alıp, adama götürerek;
-“Al, beşyüz dirhemi borcuna ve beşyüz dirhemi de çoluk çocuğuna harcarsın.” Dedi.
İbn-i Sirin (r.a.) hemen ilave etti;
-“Bundan sonra ben hiç kimsenin halini sormam ve kimseye ‘nasılsın’ demiyeceğim.”
Ya’ni soracağı kimsenin derdi ile alakadar olamıyacaksa nasıl yapacağını demek istedi.
Vefatinda otuzbin dirhem olan borcunu oğlu Abdullah ödedi.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbn-i Sirin (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
İbn-i Sirin (Radiyallah-u anh)- 8
12 Şubat 2009Girnavas şelalesi (Nusaybin)
İbn-i Sirin (Radiyallah-u anh)- 8
İbn-i Sirin (r.a.) bir defasında, kefil olduğu kimse ve kendisi bocu ödeyemeyince hapsettiler.
Akşam olunca zindancı onu serbest bırakmak istedi Ve;
-“Şimdi evine git! Sabah erken gelirsin.” Dedi.
İbn-i Sirin (r.a.) Bu teklifi beğenmedi vazifesini tam yapmasını istedi. Ve;
-“SANA VERİLEN VAZİFEYE HİYANET ETMEK SÛRETİYLE, BANA İYİLİK ETME!” Buyurdu.
Hapisteyken, Enes Bin Mâlik (r.a.) vefat edince, vasiyet üzerine hapishaneden çıkarılıp, cenaza namazını kıldırdı.
İbn-i Sirin (r.a.) yanında ölümden bahsedildiği vakit kas katı kesilir ve bütün a’zaları haraketsizleşirdi. Hastalık hâlinde tamamen Allah-u Teâlâ’ya müteveccih bulunurdu.
Vefatından önceki hastalığında ziyaretçilerin;
-“Nasılsınız?” sualine karşılık;
-“Şiddetli bir belâ içindeyim. Acıkıyorum, yiyemiyorum. Susuyorum, kana kana su içemiyorum. Uzun müddet uyuyorum, fakat biraz uyuklamadaki zevki dahi bulamiyorum.” Cevabını vererek DUA İSTERDİ.
İbn-i Sirin (r.a.) Sıdk Hakkında;
-“Kibar bir kimse için söz, yalana ihtiyaç göstermiyecek derecede geniştir.” Buyurdu.
-“Edeblerden hangisi Allah-u Teâlâ’ya daha yakındır?” Sualına ;
-“Allah-u Teâlâ’yı Rab tanımak, O’na itaât ederek haraket etmek, neş’e ve ni’met zamanında Allah-u Teâlâ’ya hamd etmek ve sıkıntıda sabretmek.” Cevabını verdi.
Gönülleri fetheden, insanlara doğru yolu gösteren çok kıymetli vecizeleri vardır;
-“Kişi hayırlı amel işledikten sonra, onu bırakmasın. Zira, tövbeden sonra tekrar geri dönen felâh (kurtuluş) bulduğu yoktur.”
-“İfrat etmeksizin dostunu azıcık eksik sev; belki günün birinde sana düşman olur. Yine ifrat etmeksizin düşmanına azıcık buğz et; belki günün birinde senin dostun olur.”
Rivayet ettiği Hadis-i Şerifler;
-“Anasına babasına âsi olduğu halde anne ve babası ölen kimse, onlar öldükten sonra onlar için hayır duâ’da bulunursa, Allah-u Teâlâ onu iyilerden, ana ve babasına itaât edenlerden yazar.”
-“Kim oruçlu olduğu halde unutarak yiyip içerse orucuna devam etsin.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Aşağıdaki kaynaklardan faydalanılmıştır)
(1- Tam İlmihal Seâdet-i Ebediyye sh. 1019)(2- Faideli bilgiler sh. 396)(3- Vefeyât-ul-a’yân cild-4, sh. 181)(4- Tabakt-ı İbn-i Sa’d cild- 7, sh.193)(5- Hilyet-ül-evliya cild-2, sh.263)(6- Tarih-i Bağdad cild-5, sh.331)(7- Tehzib-üt-tehzib cild- 9, sh.214)(8- Şezerât’üz-Zeheb cild-1 sh.138)(9- Tehzib-ul-esmâ ve’l-luga cild- 1, sh.106)(10- Miftah-üs-seâde cild-1, sh. 336- 337)(11-Tabakat-ul-kübra cild- 1, sh. 36)(12- Rehber ansiklopedisi cild-8, sh. 33-34)
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri İbn-i Sirin (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)
12 Şubat 2009Girnavas şelalesi (Nusaybin)
Halife Hazreti Ömer (r.a.) Bir gece Medine sokaklarında dolaşırken bir evin önünde geçerken şu sözlere kulak misafiri olur.
Koyun sağan bir kadın kızına şöyle söyliyordu.
-”Kızım sütte biraz su kat.”
Kızı ona
-”Anneciğim Emiri-l mu’minin Hz.Ömer (r.a.) süte su katmayı yasaklamış bizi görürse cezalandırır.”dedi.
Annesi ;
-”Kızım Hz.Ömer (r.a.) nereden bizi görecek.” Dedi.
Kızı:
-”Anneciğim Hz.Ömer (r.a.) bizi görmezse Allah (c.c) bizi görür.”diyordu…
Bu sözleri duyan Hz.Ömer (r.a.) ses çıkarmadan eve gelir, ertesi sabah kulak misafiri olduğu eve gelir.”suyu sütte katma diyen kızı oğluna ister.”
İşte bu kızın neslinden Halife Ömer bin abdulaziz (r.a.) dünyaya gelir…
Süleyman bin Abdulmelik halife idi:
Bir gün;
-”Bu dünyanın ni’metlerinden bu kadar istifade ettim, kiyâmette halim nice olur.”diye düşündü.
Zamanın Alim ve zahidi olan Ebu hazım (r.a.) a bir kimse gönderip;
-“Orucunu ne ile açıyorsun, bana ondan gönderin.” dedi.
Ebu Hazım (r.a.): Halife’ye kızarmiş buğday kepeği gönderdi ve;
-”Ben gece bunu yerim.”dedi.
Süleyman bin Abdulmelik bunu görünce ağladı ve kalbine büyük haller zahir oldu üç gün hiç yemek yemeden oruç tutu. Üçüncü günün akşamı gönderilen o şey ile iftar etti.
Derler ki;
O gece hanımı ile yattı ve oğlu Abdulaziz (r.a.) dünyaya geldi ondan da adalet ile cihanda bir tane olan ve Ömer bin Hattab (r.a.) a benzeyen Ömer bin Abdulaziz (r.a.) dünyaya geldi. Bunun ise ebu Hazim (r.a.) ın gönderdiği o yiyeceğin bereketinden istifade etmek niyetiyle olduğunu bildirmiştir.
Ömer bin Abdulaziz (r.a.) e
-”Tövbe etmenizin sebebi nedir.”diye sorduklarında.
Ömer Bin Abdulaziz (r.a.);
-”Bir gün bir köleyi dövmüştüm.”
Bana;
-”Sabahı kiyamet olacak son geceyi hatırla.” dedi. Kalbimde çok tesir etti.” dedi.
Ömer bin Abdülaziz (r.a.), muhammed bin Ka’bil kurezi (r.a.) ye
-”Adalet nasıl olur? Bana anlat.” dedi.
Buyurdu ki
-” Müslümanlardan senden küçük olanlara baba, büyük olanlara oğul, senın gibi olanlara kardeş ol. Herkesİn cezasını, günah ve kuvvetine uygun yap. Sakın kızarak bır kamçı vurma yerin cehennem olur” dedi.
Zahidlerden biri zamanın halifesinin yanına geldi.
Halife:
-”Bana nasihat et.” dedi
Zahid Buyurdu ki;
-”Ben çine bir yolculuğa çıkmıştım o memleketin kıralı sağır idi, çok ağlıyor
Ve diyordu ki:
-”Kulağımın duymadığına değil, kapıma gelen ve feryat eden mazlumların sesini duymadığıma ağlıyorum. Fakat gözüm görüyor. Gidiniz ilan ediniz, zulme uğrayan kırmızı elbise giysin” dedi.
Böylece her gün bir fil’e binip etrafı dolaşır kırmızı elbiseli olanları çağırırdı.”
-”Ey emir’il mü’minin bu dediğim kafir ülkesinde bulunan bir kafir kralının Allah (c.c.) ın kullarına olan şefkat ve merhametidir. Sen ise mü’minsin ve Resulullah’ın (s.a.v.) ehli beytindensin. Senın şefkat ve merhametinin ne kadar olması icab ettiğini, artık sen düşün.”
Ömer bin Abdülaziz (r.a.) zamanında müslüman bir asker Rum Kralı olan hiristiyanlara esir düşmüştü. Halife hiristiyan krala bir mektup gönderdi.
Mektubun içerisinde şöyle yazılıydı.
-”İzzet şeref sahibi olan bir muslumani esir almışsin, ya o askeri serbest bırakırsın, yada sana öyle bir ordu göndereceğim ki; başı senin yanında sonu benim yanımda olsun.”
Rum kral’ı bunu duyunca korkup müslüman askeri serbest bıraktı.
Allah’u teala (c.c.) bizleri ve sizleri Bu mübarek zatların yüzü suyu hürmetine bağışlasın. AMİN…
Fuad Yusufoğlu
Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 2
12 Şubat 2009Girnavas -cin tepesi- Mevki-i (Nusaybin)
Ömer Bin Abdulaziz (Radiyallah-u anh)- 2
Emevi halifelerinin sekizincisi, Mervan’ın torunudur. 60 (M. 679) da Ya’ni Hazreti Muaviye (r.a.) nin vefatı yılında Medine’de doğdu. Babası Mısır valisi olunca, Mısır’a gittiler.
Babası oğlunu Medine’ye tahsile gönderdi. Enes Bin Mâlik (r.a.), Abdullah bin Ca’fer Tayyar (r.a.) ve Said bin Müseyyib (r.a.) ve başka âlimlerden ders aldı.
Babası ölünce amcası olan halife Abdülmelik bunu Şam’a getirdi. Kızı Fatima’yı buna verdi. 99 (M. 717) de amcası oğlu Süleyman vefat edince halife oldu.
Ömer Bin Abdülaziz (r.a.) çok âdil olup, İKİNCİ ÖMER (r.a.) demeğe layıktı. Hazreti Muaviye (r.a.) nin vefatından sonra, HUTBELERDE EHL-İ BEYT’E LA’NET OKUMAK ÂDET OLMUŞTU.
Ömer Bin Abdülaziz (r.a.) Halife olunca, ilk iş olarak bu batıl âdeti kaldırdı. Ehl-i Beyt’e karşı çok saygılıyıdı. Onlara devamlı yardım ederdi. 101’de kırk yaşında iken, kölesi tarafından zehirlendi.
Beyaz, ince ve nazik yüzlü, zaif, güzel sakallı, tatlı ve sevimli idi. Biniciliğe çok meraklıydı. Malatya şehrini Rumlardan yüzbin esir karşılığı satın aldı.
Hazreti Ömer (r.a.) in oğlunun torunudur. Hazreti Ömer (r.a.) in Ümmü Âsim (r.a.) in annesini oğlu Âsim (r.a.) a alması şöyle olmuştu;
Hazreti Ömer (r.a.) halifeliği zamanında bir gece Medine’de kol gezerken sabaha karşı bir evden,
Kadının birinin kızına;
-“Kızım süte su koy.” Dediğini işitti.
Kızın da;
-“Anneciğim Emir-ül mü’minin Hazreti Ömer (r.a.) ‘süte su katmayı’ yasak etti.” Cevabını verdiğini,
Ve annesinin;
-“Emir-ül Mü’minin Hazreti Ömer (r.a.) nereden bilecek.” Demesi üzerine
Kızı;
-“Anneceiğim Ömer (r.a.) görmüyorsa da Allah-u Teâlâ görüyor.” Dediğini işitti.
Hazreti Ömer (r.a.) bu hadise üzerine o kızı araştırıp, oğlu Âsim (r.a.) a nikah etti. Âsim (r.a.) ın bundan bir kızı oldu, Bundan da Ömer bin Abdülaziz (r.a.) dünyaya geldi.
<<<Ömer bin Abdülaziz (r.a.) nın bir başka yazısı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 3
13 Şubat 2009Girnavas -Cin tepesi- Mevki-i (Nusaybin)
Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 3
Babası Abdülaziz bin Mervan (r.a.), adalet, insaf ve diyanet sahibi bir kimse idi. Mısır valiliğine tayin edilince, oğlunu da beraberinde götürdü. Ömer bin Abdülaziz (r.a.) orada mükemmel bir İslâm terbiyesi ile büyütülüp, yetiştiridi.
İlim ve fıkıh tahsili için Mendine’ye gönderildi. Enes bin Mâlik (r.a.), Abdullah bin Ca’fer-i Teyyar (r.a.), Said bin Müseyyib (r.a.), ve devrin başka âlim ve büyüklerinden ders aldı. Onların sohbetinde bulunup, kendilerinden Hadis-i Şerif dinledi.
Babası 85 (M. 705) de vefat edince amcası olan halife Abdülmelik 65-85 (M. 684-705) de O’nu şam’a getirdi ve kızı fatima (r.a.) yi ona nikahladı.
Ömer bin Abdülaziz çok ni’met ve servete sahipti. Yaratılışındaki cömertlik mürüvvetini bütün insanlara saçıyordu. Gayet faziletli, âlim, âdil ve eşine pek az rastlanan bir isandı.
Halife Velid bin Abdülmelik 86- 95 (M. 705-715) devrinde 87 (M. 706) Rebiulevvel ayında Harameyn (Mekke ve Medine) valiliğine ta’yin edildi.
Bu vazifesini yürütmek üzere Medine’ye gidip, oranın büyük âlimlerinden on kişi topladı.
Meclisteki âlimlere;
-“Ey Kardeşlerim. Ben ki Harameyn’in valiliğine değil hizmetçiliğine ta’yin olundum. SİZE KESİN SÖZ VERİRİM Kİ, BENİM ASIL MESLEĞİM ADALET YOLUNDA AYRILMAMAKTIR. Gerek zorbalık yapanın ve gerekse buna sebep olanın, yolsuzluk yapanın ve doğru yoldan ayrılanın yaptıklarını bana haber vermez iseniz, bunun ma’nevi mesûliyeti size aittir. Sizi ancak bana müşavir ve muâvin olmak üzere çağırdım. Kendi re’yimle bir iş görmek istemem. Her hususta sizinle müşavere yapacağım. Ayrıca me’murlarimin da ahaliye iyi hizmet etmeleri için onları teftiş ederek, bana yardımcı olacaksınız.” Dedi.
Bu âlimler de O’NUN BU İSTEKLERİNDEN DOLAYI MEMNUN OLUP, Daima yardımcı oldular. Hicaz’lılar; idaresinden, adaletinden çok memnundular.
Enes bin Mâlik (r.a.);
-“İmâmlık yapmakta Resûlullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem) a, Ömer bin Abdülaziz (r.a.) den daha çok benzeyen kimse görmedim.” Buyurdu.
Ünü her tarafa yayıldı. Pek çok kimse kendi memleketini terk edip, Hicaz’a geldi.
Mescid-i Nebi’yi 88 (m. 707) de genişletmeye ve esaslı bir tamiratını yaptırmaya başladı. Genişletmede Mescid-i Nebi (a.s.v.) nin dört duvarı da yıkılıp, doğu tarafındaki zevcat-i tâhirât odaları mescide katıldı.
Hücre-i Se’âdetin dört duvarı yıkılıp, temelden yontma taşlarla yeniden yapıldı. TEMEL AÇILIRKEN HAZRETİ ÖMER (r.a.) İN BİR AYAĞI GÖRÜLDÜ. HİÇ ÇÜRÜMEMİŞTİ. Hücrenin etrafına ikinci bir duvar daha yapıldı. Bu duvar beş köşeliydi. Hiç kapısı yoktu. Duvarlar, direkler ve tavan altın ile süslendi. İlk olarak MİHRAB VE DÖRT MİNARE YAPTIRDI. Bu iş üç sene sürdü.
<<<Ömer bin Abdülaziz (r.a.) nın başka bir yazısı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 4
14 Şubat 2009Girnavas mevki-i (Nusaybin)
Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 4
Ömer Bin Abdülaziz (r.a.) 93 (M. 711) senesine kadar Harameyn vali’liği yaptı. Halife Süleyman bin Abdülmelik 96-99 (M. 715-717) iki oğlu olmasına rağmen ahidname yazıp, mühürleterek Ömer bin Abdülaziz (r.a.) i kendisine halef gösterdi. Bunu veziri Recâ’ya verdi.
Ömer bin Abdülaziz (r.a.), Abdülmelik’in 99 (M. 717) Eylül ayında vefati ile veziri recâ emirleri toplayıp, mühürlü ahidnameyi açarak okudu.
Ömer bin Abdülaziz (r.a.) ahiret adamıydi Hilafetin ağır yükleri altına girmekten çok korkardı. İsmi okunduğu zaman şaşırıp kaldı. İstifa isteğinde bulunduysa da kabûl edilmedi.
Emirler Ömer bin Abdülaziz (r.a.) in İslâm halifeliğine biât ettiler. Vezir Recâ, halifenin koluna girip, minbere çıkardı.
Ömer bin Abdülaziz (r.a.), cenab-i Hakka hamd ve senedan sonra;
-“Ey insanlar! Bizimle beraber olacak kimsede şu beş şartı istiyorum. Bunlar; Bize halini bildirmiyecek olan halkımın hâlini anlatmak, hayırlı işlerde bize yardım ve hayra delalet eylemek, kimse hakkında gıybet etmemek ve boş şeyler ile meşgül olmamak. Bunlar yoksa bize yaklaşmasın.” Dedi.
Böylece, ikinci Halife Ömer bin Hattab (r.a.) yolunda olarak işe başladı. Halife Ömer bin Abdülaziz (r.a.) in hallerini anlatmak için şairler ve hatibler hutbeler okudular. O’nun medh ve senâsını dillerde dolaştırdılar.
Zahidler ve fakihler dahı;
-“BİZ BU ZAT’IN SÖZÜNE AYKIRI FİİLİNİ GÖRMEDİKÇE ONDAN AYRILMAYIZ.” Dediler.
Ömer bin Abdülaziz (r.a.) halife olduktan sonra hilafet konağına götürülmek üzere alay atları getirdiler.
Ömer bin Abdülaziz (r.a.);
-“Bunlar ne?”;
Diye sorunca;
-“Bunlar Hilafete mahsus bineklerdir.”
Cevabını işitince;
-“Kendi atım, benim halima daha muvafıktır.” Diyerek saltanat bineklerini geri çevirip, kendi hayvanına bindi.
<<<Ömer bin Abdülaziz (r.a.) in başka bir yazısı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 5
14 Şubat 2009Girnavas şelalesi (Nusaybin)
Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 5
Hilafet otağına gitmeyip;
-“Hilafet otağında Sülayman’nın ailesi var. Ben onların rahatsız olmamalarını uygun görmem. Onlar yerleşinceye kadar, benim kıl çadırım bana yeter!” buyurdu.
Bu sözleri, insafı ve ahlakı büyüklüğünü ne güzel efade etmektedir.
Evine gitti. Azadlı kölesi, onun pek kederli ve düşünceli olduğunu görünce;
-“Bu halininizin sebebi nedir?” diye sordu.
Cevabında buyurdu ki;
-“Doğudan batıya kadar olan Ümmet-i Muhammed (s.a.v.) in hukukunu yerine getirme bana vazife oldu. Bundan büyük endişe edecek şey olur mu?”
Daha sonra hanımı ve amca kızı olan Fatima binti Abdülmelik’i yanına çağırıp,
Buyurdu ki;
-“Eğer benimle birlikte yaşamak istersen ZİYNET VE MÜCEVHERLERİNİ BEYT-ÜL-MAL’A BIRAK. ZİRA ONLAR SENİN YANINDA İKEN BEN SENİNLE BERABER OLAMAM.”
Fatima, bütün ziynet ve müceherlerini Bet-ül mal’a verdi. Fatima’nın bu davranışı, Peygamberimiz (s.a.v.) in kızı Hazreti Fatima (r.anha) gibi ma’navi süsler ve ruhi meziyetler ile yaşamaya karar verdiğini göstermekte idi.
Ömer bin Abdülaziz (r.a.) de ellibin altınının hepsini dağıtı. Bir elbisesi kaldı.
Cariyelerine de;
-“Serbestsiniz. İsteyeniniz olursa, azad ederim. Benden bir talebte bulunmamak şarti ile kalmak isteyen varsa kalabilir. Çünkü bana verilen vazife beni sizinle meşgül olmaktan alıkoyuyor.” Buyurdu.
Hepsi ağladılar, üzüldüler. Hanımı Fatima’yı dahi serbest bıraktı. O da üzülüp ağladı. Efendisinden ayrılmadı.
<<<Ömer bin Abdülaziz (r.a.) ın başka bir yazısı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 6
14 Şubat 2009geliye Şam’e (Nusaybin)
Ömer bin Abdülaziz (Radiyallah-u anh)- 6
Ömer bin Abdülaziz (r.a.) halife olduğu sene Medine-i münevverede bulunan, oğlu Abdülmelik’e şöyle yazdı;
-“ŞAHSIMDAN SONRA KENDİSİNE NASİHATTE BULUNUP, GÖZETİP, MUHAFAZA ETMEK MECBÛRİYETİNDE OLDUĞUM İLK İNSAN SENSİN. Hamd Allah-u Teâlâ’ya mahsustur. Allah-u Teâlâ bize çok lütuf ve ihsanda bulundu. O’ndan ihsan ettiği ni’metlere, karşı şükür yapabilme kuvveti vermesini dileriz. Allah-u Teâlâ’nın babana ve sana olan lütfunu hatırla. Kendine, gençliğine ve sıhhatına DİKKAT ET. Eğer Hamd (Elhamdülillah), tesbih (Sübhanallah), tehlil (Lâ ilâhe illallah) diyerek, dilini zikirle meşgül edebilirsen bunu yap.”
Ömer bin Abdülaziz hazretleri (r.a.), hilafet makamına geçtiği gün, zamanının tanınmış fıkıh âlimlerinden Sâlim bin Abdullah (r.a.), Recâ bin Hayve (r.a.) ve Muhammed bin Ka’b Kurazi (r.a.) yi da’vet edip,
Onlara;
-“Halk beni ne kadar bir ni’met olarak görüyorsa da ben bu halifelik makamını; taşıyamiyacağım bir yük ve çok ağır bir mes’ûliyet olarak görüyorum. Ben bu yükün altına girdim. Benim için çâre ve tedbir olarak nasihatlarınız nedir?” diye sordu.
Onlardan bir tanesi dedi ki;
-“Yarın kıyamet günü kurtulmak istersen, Müslümanların İHTİYARLARINI BABAN, GENÇLERİNİ KARDEŞİN VE KÜÇÜKLERNİ EVLADİN BİL. O ZAMAN BÜTÜN MÜSLÜMANLARA, KENDİ EVİNDEKİ, ANA-BABA, KARDEŞ VE EVLADIN GİBİ MUAMELE ETMİŞ OLURSUN.”
Ömer bin Abdülaziz (r.a.) halife olunca, üzerine aldığı mes’uliyetin ağırlığından dolayı iki ay müddetle üzüntü ve keder içinde kaldı. Millet ve memleket işlerini adâletle idare etmekte ve hak sahiblerine haklarını iâde etmekte çok hassas davranıyor, kendisini hiç düşünmüyordu.
Hazreti Ömer bin Abdülaziz (r.a.), yakın dostu Hazreti Sâlim (r.a.) e;
-“Kardeşim Sâlim! Allah-u Teâlâ beni halifelik ile imtihan ediyor. Yemin ederim ki, kurtalamiyacağımdan korkuyorum. BANA DEDEM HAZRET-İ ÖMER (r.a.) İN MEKTUPLARINI, HAYATI HAKKINDA BİLİNENLERİ, MÜSLÜMANLARA VE GAYRİ MÜSLİMLERE OLAN HÜKÜMLERİNİ BİLDİR. DEDEM HAZRETİ ÖMER (r.a.) İ KENDİME NÜMÛNE KABUL ETTİM. O’NA GÖRE HARAKET EDECEĞİM.”Dedi.
Halifeliği zamanında yaptığı bütün işlerde gözleri önünde kıyamet gününü getirirdi. Halkının haklarını lâyıkıyla yerine getirmemekten çok korkuyordu. Halifeliğini adâlet ile yürütüp, HULEFÂ-İ RAŞİDİN’İN (Dört halife) YOLUNDAN AYRILMADI.
Önemli memüriyetlere dirayetli ve âdil bildiklerini ta’yin etti. Horasan’a Cerrah bin Abdullah el-Hakim (r.a.) i Basra’ya Adiy bin Ertet el-Fazara (r.a.) yı, Kufe’ye Abdulhamid bin Abdurrahman el- Kureşi (r.a.) yi, Hindistan’a Amr İbni Müslim (r.a.) i Cezire’ye (Mezopotamya) Ömer bin Humeyre el Fezari (r.a.) yi İspanya’ya Semh bin Melik el- Haftani (r.a.) yi ve Afrika’ya İsmail bin Abdullah (r.a.) i ta’yin etti.
<<<Ömer bin Abdülaziz (r.a.) ın başka bir yazısı>>>
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ömer Bin Abdülaziz (Radiyallah-u anhu) hurmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu