‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar

Hazreti Hamza (r.a.) nin türbesi UHUD DAĞI (şehidlik)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 12

Hazreti Ebû Bekir (r.a.), Resûlullah (a.s.v.) ın en yakın dostu idi. Ondan hiç ayrılmazdı. Onların bu beraberliği Mekke’den Medine’ye hicret’te de devam etti.

O’na mağara arkadaşı oldu. Mağarada üç gün kaldıktan sonra, ikisi bir deveye binerek yolculuk ettiler. Medine’ya varıncaya kadar Resûlullah (a.s.v.) in bütün hizmetini O gördü.

İnsanları hakka da’vet eden onlara doğru yolu gösterip, hakiki ssâdete kavuşturan ve kendilerine “silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve “velilerin BİRİNCİSİDİR.

Medine’deki mescid yapılırken, O’nunla beraber çalıştı. Hiçbir hizmetten, fedakarlıkten geri kalmadı.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.), Resûlullah efendimiz (s.a.v.) le birlikte bütün harplarda bulunmuş, bir kısmında ordu kumandanlığı vazifesi kendisine verilmiştir.

Çok şiddetli muharebelerde, peygamber Efendimiz (Sallallahu alayhi ve selem) in muhafızlığını yapmış, Efendimiz (s.a.v.) e karşı bedenini siper etmiştir.

Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te müşriklere karşı büyük kahramanlıklar göztermiştir. Tebük harbinde, sancaktarlık görevini yürütmüştür.

İslam’ın zuhurundan 21 yıl sonra Mekke şehri, Müslümanlar tarafından fethedildi. Mekke halkı Hazreti Peygamber (a.s.v.) in huzuruna gelerek islam’ı kabul etmeye başladılar.

Hazreti Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) Safa tepesine oturmuş, yeni müslüman’ların Biat’ını kabul ediyordu.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) babasının yanına gelerek;

-“Babacığım! Artık İslam’ı kabul etme zamanı geldi. Haydi, seni Res’ulullah (a.s.v.) in yanına götüreyim.” Dedi.

Ebû Kuhafe’nin kabul etmesi üzerine, Hazreti Ebû Bekir (r.a.), babasının koluna girerek onu, iki cihanın Efendisi Muhammed (Alayhis selam) ın huzuruna getirdi.

Ebû Kuhafe gayet ihtiyardı ve gözleri de görmüyordu.

Hazreti Peygamber efendimiz (a.s.v.) onları görünce ayağa kalktı ve muhabbet dolu bir sesle;

-“Ey Ebû Bekir! İhtiyar babana niçin zahmet verdin? O’nu buralara kadar yordun. Biz onun ayağına giderdik.” Diye iltifat etti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hazreti Osman (r.a.) Mushafi

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 13

Ebû Bekir (r.a.);

-“Y a Resûlullah (a.s.v.) Babamın sizin ayağınıza gelmesi daha uygundur.” Dedi.

Ebû Kuhafe (r.a.) nin Müslüman olmasıyla, Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in ailesi, Muhammed (a.s.v.) ın ümmeti içinde hiçbir aileye nasıp olmayan büyük bir şeref ve fazilete erişti.

Çünkü bir ailede dört kuşak Müslümanlık ve sahabilik tacını başlarına giymiş oldular.

Ebû Kuhafe (r.a.) oğlu Ebû Bekir (r.a.) in Halife olduğu günleri gördü. Hazreti Ömer (r.a.) in hilafeti devrinde imanlı olarak ahrette göç etti. Hazreti Ebû Bekir (r.a.) hicretin dokuzuncu (M. 631) senesinde hac kafilesi başkanlığında görev yapmıştır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in son hastalıklarında Üçgün İmâmlık görevinde bulunup, on yedi vakit namaz kıldırmış, üç vaktinde de Peygambermiz (sallallahu alaeyhi ve selem), Ebû Bekir (r.a.) e uyarak arkasında namaz kılmıştır.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.); 10 (M. 632) senesinde, Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in vefatı üzerine Eshab-i Kiram’ın Sözbirliğiyle Halife  seçilmiştir.

Peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed (a.s.v.) dan sonra Müslümanların halifesi, yani Peygamberimiz Efendimiz (a.s.v.) in vekili ve Müslümanların reisi, Hazreti Ebû Bekir Sıddık (r.a.) olmuştur.

Ondan sonra da sırası ile Hazreti Ömer (r.a.), Hazreti Osman (r.a.), Hazreti Ali (r.a.) halife olmuşlardır.

Bu dördünün (R.anhum) üstünlük sıraları, halifelikleri sırası gibidir. Bunlardan ilk ikisinin, yani Hazreti Ebûbekir (r.a.) ile Hazreti Ömer (r.a.) in, diğer ikisinden üstün olduğunu Eshab-i Kiramın ve Tabiin hazretlerinin bütün din âlimleri haber vermişlerdir.

Ebül-Hasan-i Eş’ari (r.a.) buyuruyor ki;

-“Hazreti Ebû Bekir ile Hazreti Ömer (r.anhum) in (Şeyheyn’ın), diğer bütün ümmet’ten üstün olduğu muhakkaktır. Buna inanmıyan ya cahildir veya inatçıdır.”

Hazreti Ali (r.a.) buyuruyor ki;

-“Beni Hazreti Ebû Bekir ile Hazreti Ömer (r.anhum) den üstün tutan, iftira etmiş olur. İftira edenleri dövdükleri gibi, onu döverim.”

Abdulkadir geylani hazretleri (k.s.) de (Gunyetüt-Talibin) kitabında buyuruyor ki; Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“Allah-u Teâlâ’dan istedim ki, benden Sonra Ali (r.a.) halife olsun.”

Melekler dedi ki;

(-“Ya Muhammed Allah-u Teâlâ’nın dilediği olur. Senden sonra halife Ebû bekr-i Sıdıktır.”)

Abdulkadir Geylani (k.s.) yine buyurdu ki; Ali (r.a.) dedi ki; Peygamber (s.a.v.) bana dedi ki;

-“Benden sonra halife Hazreti Ebû Bekir (r.a.) olacaktır. Ondan sonra Ömer, ondan sonra Osman, ondan sonra de sen olacaksın’”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Mescidi Kıbleteyn (Medine)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 14

Hazreti Ali (r.a.) buyuruyor ki; Ebû Bekir (r.a.) doğru sözlüdür. Ondan işittim ki, Resulullah (s.a.v.);

-“Günah işleyen biri, pişman olur, abdest alıp namaz kılar ve günahı için istiğfar ederse, Allah-u teâlâ, o günahı elbette af eder. Çünkü Allah-u teâlâ, Nisa suresi yüzdokuzuncu ayetinde; Biri günah işler veya kendine zulüm eder, sonra pişman olup, Allah-u Teâlâ’ya istiğfar ederse Allah-u Teâlâ’yı çok merhametli ve af ve mağfiret edici bulur buyurmaktadır.” Dedi.

Resulullah (a.s.v.) in vefat ettiği haberi Eshab-i Kiram arasında yayılınca herkesin aklı başından gitti.

Hazreti Ömer (r.a.) kılıcı eline alıp,”Resûlullah öldü” diyenin kellesini uçururum, deyip ortaya çıktı. Herkes üzüntüden ve Ömer (r.a.) in bu halinden korktuğu halde, Hazreti Ebû Bekir (r.a) cesaretini muhafaza ederek, Eshab-i Kiram (r.anhum) ın arasına girdi.

Onlara Resulullah (a.s.v.) in de öleceğini, O’nun da bir insan olduğunu bildiren ayet-i kerime’yi okuyup, te’sirli sözler söyleyerek nasihat etti. Halkı sükûna ve huzura kavuşturdu. Derhal halife seçimi yapıldı. Müslümanlar başsızlıktan, dağınıklıktan kurtarıldı.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) Pazartesi günü halife seçilince, Salı günü, Mescid-i şerife gelip, Eshab-i Kiram (r.anhum) i topladı.

Minbere çıktı. Hamd ve senâdan sonra;

-“Ey Müslümanlar! Sizin üzerinize halife ve emir oldum. Halbuki sizin en iyiniz değilim. Eğer iyilik yaprsam bana yardım ediniz. Fena bir iş yaparsam, bana doğru yolu gösteriniz. Doğruluk emanettir. Yalancılık hiyanettir. Sizin zayıfınız, bence çok kıymetlidir. Onun hakkını kurtarırım. Kuvvetine güveneniz ise, bence zayıftır. Çünkü ondan başkasının hakkını alırım. İnşaalahü teâlâ, hiçbiriniz Cihadı terk etmesin. Cihadı terk edenler ZELİL OLUR. Ben Allah-u Teâlâ’ya ve Resulüna itaat ettikçe, siz de bana itaat ediniz. Eğer ben Allah-u Teâlâ’ya ve Resûlüne âsi olur, doğru yoldan saparsam, sizin de bana itaat etmeniz lazim gelmez. Kalkınız, namaz kılalım. Allah-u teâlâ hepinize iyilik versin.” Dedi.

Resûlüllah efendimiz (a.s.v.) vefat edince, İslamiyetten ayrılma tehlikesi birden bire büyüdü. Her tarafı dehşet bürüdü.

Yemen’deki ve başka yerlerdeki me’murler geri gelmeye, kara haberler getirmeye başladılar. Müslümanlar ne yapacaklarını şaşırdılar. Mekke, Medine ve Taif’ten başka bütün Arabistan halkı İslamiyetten ayrıldılar. Mürtedlerin sayısı yanında Müslümanlar pek az idi.

Fakat Resulüllah (a.s.v.) in halifesi, zamanı saadetteki gelişmeyi hiç değiştirmemeye Ve Resulüllah (a.s.v.) in niyetlerini yerine getirmeye kararlı idi. Halife seçiminden sonra, Eshab-i Kiram (r.anhum) arasında Hazreti Usâme (r.a.) nin sefere gidip gitmesi hakkında ihtilaf edilmişti.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hazreti Osman zinnureyn (r.a.) kılıcı

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 15

Resûl-i Ekram (Sallallahu aleyhi ve selem) Usâme (r.a.) yi sekizbin kişilik bir kuvvetle Şam tarafına göndermişti. Mubarek eliyle (a.s.v.) Üsâme (r.a.) ye bir de bayrak vermişlerdi. Ordu henüz Medine’den çıkmamıştı. Resûl-i Ekram (a.s.v.) vefat ettiler.

Muhacirler ve Ensar (r.anhum) bu kuvvetin Şam’a gönderilmesini istiyorlardı. Çünkü, bir tarafdan mürted ve münafıklar dine saldırıyorlardı. Bu kadar kuvveti kendimizden uzak tutarsak halimiz ne olur! Diyorlardı.

Hazret-i Ebû Bekir (r.a.);

-“Kuvvetimiz olmadığını her tarafın boş olduğunu görerek, kurtlar gelip çoluk çocuğumuzu evden çekip kalkışsalar, yine bayrağını resûl-i Ekrem (a.s.v.) in mübarek eliyle verdiği Üsame (r.a.) nin ordusunu şam’a göndereceğim.” Buyurup hemen gönderdi.

İslâm düşmanları bu haraketi görüp korktular. Müslümanlar kuvvetli olmasaydı, bu kadar kuvveti uzağa göndermezlerdi. Dediler.

Mürtedlerle (dinden ayrılanlar) muharebeyi göze aldı. Her tarafa birlikler gönderdi. Medine’ya hücuma hazırlanan düşman üzerine, gece şiddetli bir çıkış yaparak, sabaha kadar savaştı. Hepsini dağıttı. Yanindeki askerlerle birlikte, uzakdaki mürtedlerle muharebeye gitmek üzerine devesine bindi.

Fakat, Hazreti Ali (r.a.) halife’nin devesinin yularını tutup;

-“Ey Resûlün (a.s.v.) halifesi! Nereye gidiyorsun? Sana Resûlüllah (a.s.v.) in Uhud muharebesinde söylediğini söylerim. O gün sana ; (-“Kılıcını kınına sok! Ölümünle bizi yakma!”) buyurmuştu. Vallahi, sana bir hal olur ise, Müslümanlar, senden sonra düzen bulmaz.” Dedi.

Eshab-i Kiram (r.anhum) in hepsi, Hazreti Ali (r.a.) yi tasdik etti. Bunun üzerine halife hazretleri Medine-i Münevvere’ye döndü. Sonra onbir kabileye bölükler gönderdi. Bunlardan Hazreti İkrima (r.a.) emrindeki asker, Yemâme’de Müseyleme Kezzab’nin kırkbin askerine karşı gelemedi.

Halife, Hazreti Halid bib Velid (r.a.) imdada gönderdi. Hazreti Halid (r.a.), Talha ve Sücah ve Malik bin Nüveyre’yi perişan edip, Medine’ye dönmüştü. Yemâme’de de büyük zafrer kazandı. Yirmibin Mürted öldürüldü. İki bine yakın Müslüman şehid oldu.

Amr İbn-i As (r.a.) da Huzâ’a kabilesini hidayete getirdi. Alâ bin Hadremi (r.a.), Bahreyn’de çetin muharabeler yapıp mürtedleri dağıttı. Huzeyfe (r.a.)i Arfece ve ikrima (r.a.) Umman ve Bahreyn’de birleşip mürtedleri bozdular. On bin Mürted öldürüldü.

Halife Ebû Bekir (r.a.), Halid bin Velid (r.a.) i Irak tarafına gönderdi. Hire’de yüzbin altın cizye aldı. Hürmüz kumandasındaki İran Ordusunu bozdu. Basra’da otuzbin kişilik orduyu perişan etti. İmdada gelen büyük ordudan yetmiş bin kâfir öldürüldü.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hazreti Ali (r.a.) Türbesi

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 16

Sonra , çeşitli muharebelerle, büyük şehirler aldı. Halife, Medine’de ordu toplayıp, Hazreti Ebû Ubeyde kumandasında Şam taraflarına, Amr İbn-i As (r.a.), da Filistin’e gönderdi. Sonra Yezid bin Ebû Süfyan’ı Şam’a yardımcı gönderdi.

Sonra asker toplayıp, Hazreti Muaviye kumandasında, kardeşi Yezide yardıma gönderdi. Hazreti Halid bin Velid (r.a.) i de ırak’dan Şam’a gönderdi. Hazreti Halid (r.a.) askerin bir kısmını Müseynâ’ya bırakıp, bir çok muharebe ve zaferlerle Süriye’ye geldi.

İslâm askerleri birleşerek Ecnadin’de büyük Rum ordusunu yendiler. Sonra, Yermük’de 46.000 İslâm askeri, Herkakliyüs’ün 240.000 askeri ile uzun ve çetin savaşlar yapıp Galip geldi. Yüzbinden ziyade Rum askeri öldürüldü. Üçbin Müslüman şehid oldu.

Bu muharebede İslâm kadınları da harp etti. Baş kumandan Hazreti Halid bin Velid (r.a.) in ve Tümen Komutanı Hazreti İkrima (r.a.) nin şaşılacak kahramanlıkları görüldü. Bütün bu zaferler, halife Ebû Bekir (r.a.) in cesareti, dehası, güzel idaresi ve bereketi ile oldu. Yermük savaşı yapılırken, Halife Ebû Bekir (r.a.) Medine’de vefat etti.

Halife Ebû Bekir (r.a.) devrinde, islâm idaresinin temelleri sağlamlaşmış, Kur’an-i Kerim’in bir hükümü dışına çıkılmadığı gibi, dinden ayrılmak isteyenlere fırsat verimemiştir.

Mürtedlerle bu harplerden Yemâme’de, bir çok hafız şehid olmuştu. Hazreti Ömer (r.a.) in teklifi ile Kur’an-i kerim’in kitab haline toplanması karalaştırılıp, bu görev Zeyd bin Sâbit (r.a.) e veridi.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in en büyük hizmetlerinden biri de, Kur’an-i Kerimi kitap halinde toplatması olmuştur. Cebrail Aleyhis selam her sene bir kere gelip, o ana kadar inmiş olan Kur’an-i Kerim’i, Levh-il-Mahfuz’daki sırasına göre okur, peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) dinler ve tekrar ederdi.

Resûlullah efendimiz (a.s.v.) ahrete teşrif edeceği sene, iki kere gelip, tamamını okudular. Muhammed (a.s.v.) ve eshabından (r.anhum) çoğu Kur’an-i kerim’i tamamen ezberlemişti. Bazıları da bazı kısımları ezberlemiş, bir çok kısımlarını yazmışlardı.

Muhammed Aleyhis selam ahirete teşrif ettiği sene, Halife Ebû Bekir (r.a.) ezber bilenleri toplayıp ve yazılı olanları getirip, Hazreti Zeyd bin Sabit (r.a.) in Başkanlığındaki bir hey’ete, bütün Kur’an-i kerim’i kağıt üzerine yazdırdı.

Böylece; “Mıshaf” veya Mushaf”denilen bir kitap meydana geldi. Otuzüçbin sahabi bu mushaf’ın her harfının, tam yerinde olduğuna Sözbirliği ile karar verildi. Sureler belli değildi. Üçüncü Halife Osman (r.a.) hicretin yirmibeşinci senesinde, sureleri birbirinden ayırdı. Yerleri sıraladı. Altı tane daha ‘Mushaf’ yazdırıp, Bahreyn, Basra, Bağdat, Yemen, Mekke ve Medine’ye gönderdi. Bugün, bütün dünyada bulunan mushaf’lar, hep bu yedisinden yazılıp, çoğalmıştır. Aralarında bir nokta farkı bile yoktur.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hazreti Ca’fer Teyyar (r.a.) nın makamı

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 17

Hazreti Ebû Bekir (r.a.), Eshabi Kiram (r.anhum) in en çok ilim sahibi olanlarındadır. Her ilimde muracaat kaynağı olmuştur.

İslâmi ilimlerin bütün meselelerini bilirdi. Nitekim Resulullah efendimiz onun hakkında

“Allah-u Teâlâ’nın kalbime attıklarını, Ebu Bekir (r.a.) in kalbine akıttıklarını, Ebû Bekir’in kalbine akıttım.”

Böylece O, Muhammed aleyhisselam’dan sonra insanların en üstünü oldu. Hicrette O’nun yol arkadaşı idi. Mağarada beraber idiler. Hayatı boyunca peygamber efendimizin yanından hiç ayrımlamadı.

Her işinde O’nun veziri oldu. Bir mes’elede Eshab-i Kiram (r.anhum) ile istişare ederken Hazreti Ebû Bekir (r.a.) i sağına, Hazreti Ömer (r.a.) i soluna oturtturdu.

Görülecek mes’ele hususunda, önce bü ikisinin rey’ini, görüşünü sorar, sonra da diğer sahabilerin (r.anhum) görüşlerine yer verirdi. Çünkü Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in ilmi o kadar yüksekti ki, Eshab-i Kiram (r.anhum) in en yükseklerinden olan Hazreti Ömer (r.a.), Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in Hazreti Ebû Bekir (r.a.) seviyesinde anlattığı şeyleri anlayamazdı.

Hareti Ömer (r.a.) birgün geçerken, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) in Eb’u Bekir Sıddık (r.a.) a bir şey anlattığını gördü. Yanlarına gidip dinledi. Sonra, başkaları da, gördü ise de, gelip dinlemeye çekindiler.

Ertesi gün, Ömer (r.a.) i görünce;

-“Ya Ömer (r.a.) Resulullah (a.s.v.) dün size bir şey anlatıyordu. Bize de söyle, öğrenelim.” Dediler.

Çünkü daima;

-“Benden duyduklarınızı, din kardeşlerinize de anlatınız! Birbirlerinize duyurunuz!” Buyururyordu.

Hazreti Ömer (r.a.);

-“Dün Ebû Bekir (r.a.) Kur’an-i Kerim’den anlıyamadığım bir ayetin manasını sormuş, Resulullah (a.s.v.) onu anlatıyordu. Bir saat dinledim, Bir şey anlıyamadım.” Dedi.

Çünkü Ebû Bekir (r.a.) in yüksek derecesine göre anlatıyordu.

Ömer (r.a.) o kadar yüksek idi ki, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem);

-“Ben Peygamberlerin sonuncusuyum. Benden sonra Peygamber gelmiyecektir. Eğer, benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer peygamber olurdu.” Buyurdu.

Böyle yüksek olduğu halde ve arabiyi çok iyi bildiği halde, Kur’an-i Kerim’in Hazreti Ebû Bekir (r.a.) e anlatılan tefsirini anlayamadı.

Çünkü Resulullah (a.s.v.) herkesin derecesine göre anlatıyordu. Ebû Bekir (r.a.) in derecesi, ondan çok daha yüksekti.

Fakat, bu da, hatta Cebrail aleyhis selam dahi, Kur’an-i Kerim’in manasını, esrarını, Resulullah (a.s.v.) a sorardı.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Hazreti Hüseyin (r.a.) türbesi

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 18

Resulullah Kur’an-i Kerim’in hepsinin tefsirini Eshab (r.anhum) ine bildirmiştir. Kur’an-i Kerim’in tefsiri için lazım olan bütün ilimleri, Hazreti Eb’u Bekir (r.a.) de mevcuttu.

Yaşadığı zamanda Kureyş’in âlimi olarak tanınırdı. Gayet güzel konuşur, Arap dilinin belâgatına da vakıftı.

Resulullah (a.s.v.) çok feyizlere kavuşmuş, Kur’an-i Kerim’in manasına ve hakikatına ait bütün bilgileri bizzat O’ndan almıştır. Kur’an-i Kerim’den hüküm çıkarmak hususunda üstün bir kudret ve maharet sahibi idi. Ayet-i Kerimelerin ve hadis-i şeriflerin mana ve hakikatlarına hakkıyla muttali (öğrenmiş) idi.

Eshab-i Kiram’ın ve Tabiinin âlimleri, birçok ayet-i kerimelerin tefsirini O’ndan alıp bildirmişlerdir.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in hadis ilminde de üstün bir hizmeti olmuştur. Resulullah (a.s.v.) in her haline ve her işine pek yakından vakıf bulunuyordu.

Eshab-i Kiram (r.anhum), birçok mes’elede Resulullah (a.s.v.) ın nasıl haraket etiğini Ebû Bekir (r.a) den soruyordu. Kendisinden, Hazreti Ömer bin Hattab, Osman bin Affan, Aliyyül-Mürteza, Abdurrahman bin avf, Abdullah bin Mesud, Abdullah ibni Abbas, Abdullah ibni Ömer, Hüzeyfetül-Yemâni, Zeyd bin Sabit (r.anhum.) ve daha bir çok sahabi hadis-i şerif rivayet etmişlerdir.

Resul-i Ekrem (Sallallahu alayhi ve selem) in vefatından sonra hemen hilafet işlerine başlaması ve meşgüliyetinin çok olması ve her işittiğini rivayet edecek kadar uzun yaşamamış olması sebebiyle rivayet ettiği hadis-i şeriflerin sayısı azdır. Bunların 142 adet olduğu kaynak eserlerde zikredilmektedir.

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bizat işiterek rivayet ettiği hadis-i şeriflerin bazıları şunlardır;

-“Misvak ağız temizlemeğe, Cenab-i Hakk’ın rızasına kavuşmağa vesiledir.”

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bizat işiterek rivayet ettiği hadis-i şerif;

-“Allah-u Teâlâ’dan ömrünüzün başında ve sonunda afiyet ve yakîn isteyiniz.”

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bizat işiterek rivayet ettiği hadis-i şerif;

-“İmamlar (halifeler) Kureyştendir.”

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bizat işiterek rivayet ettiği hadis-i şerif;

-“Doğruluğa ve iyiliğe dikkat edin, zira bu ikisi Cennete götürür. Yalandan ve kötülükten sakının, zira bunlar cehenneme götürür.”

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bizat işiterek rivayet ettiği hadis-i şerif;

-“Peygamberler miras bırakmazlar. Onların bıraktıkları sadakadır.”

Resulullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den bizat işiterek rivayet ettiği hadis-i şerif;

-“Peygamberler, ruhunun kabz olunduğu yere (vetaf ettikleri yere) defin olunurlar.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Bi’a-tür-Rıdvan (Hüdeybiye)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallah-u anh)- 19

Ebû Bekr-i Sıddık (r.a.) ın, Fıkıh ilminde üstün bir yeri vardır. Eshabi Kiram (r.anhum) ın en büyük fakihlerindendi. Resul-i Ekrem (a.s.v.) in zamanında bile Fetva verirlerdi.

Resulullah (a.s.v.) tan yayılan bütün ilimlere ve feyizlere Ayna olmuştu. İslami ilimlerin her mes’elesini bilirdi. (ve hükümlerinin hepsine hakkıyla vakıftı) Eshab-i Kiram (r.anhum) in içinde“Fukaha-i seb’a” adı ile meşhur olan yedi büyük âlimden biri de Hazreti Ebû Bekir (r.a.) idi.

Fetvalarının adedi itibariyle bunların mutavasıtlarındandı. Kendi hilafeti devrinde kurulan dini müesseselerden (kuruluşlardan) biri de, “iftâ makamı” (fetva makamı) idi.

Bu kuruluşun en önemli görevi, fıkhı (dini meseleleri araştırıp, tetkik ve tahkik edip), dini hükümlerden icma’ ın (birliğin) hasıl olmasına çalışmaktı.

Müslümanların sorularına cevap vermek suretiyle, hem onlara faydalı olunuyor, hem de, ilmin gelişmesi temin ediliyordu (sağlanıyordu) İslamiyetin zimmılere (gayri Müslim vatandaşlara) tanıdığı bütün haklar eksiksiz yerine getirilmekteydi.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.), tasavvuf iliminin bütün yüksek marifetlerine kavuşmuştu.

Resulullah (a.s.v.) ın kalbine akıtılan feyizlerin, marifetlerin hepsi O’na da verilmişti. Resulullah (a.s.v.) tan sonra Allah-u Teâlâ’yı en iyi tanıyan ve en çok ibadet eden O’dur.

Tasavvuf, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ın izinde bulunmak, O’nun gösterdiği yoldan ayrılmamaktır. İnsanların yaratılışları ayrı ayrı olduğu için Tasavvuf Yoları da ayrılmıştır.

Bu ümmetin sonra gelen evliyası, Resulullah (a.s.v.) tan gelen feyizlere, nurlara iki yoldan kavuşmuştur. Birisi nübüvvet yolu, diğeri de vilayet yoludur.

Müslümanlar, nübüvvet yolunun bütün marifetlerine, Hazreti Ebû Bekir (r.a.) Vasitesi ile kavuşmuşlardır. Eshab-i Kiram (r.anhum) in hepsi, Allah-u teâlâ’ya bu yoldan kavuştular.

Ebû Bekir sıddık (r.a.), neseb ilminde de yükselmişti. Arapların soylarına ait vak’aları (olayları) en iyi bilendi. Aralarındaki kan davalarını haleder, O’nun hakemliğine ve kararlarına itirazları olmazdı.

Hazreti Ebû Bekir (r.a.) in faziletleri, üstünlükleri çoktur. Bunların her biri, Kur’an-i Kerim’in, hadis-i şeriflerin ve eshab-i Kiram (r.anhum) ile diğer din âlimlerinin haber vermesiyle anlaşılmıştır.

Bu ümmet içinde, Peygemberimiz (a.s.v.) den sonra olma seadetinin sahibi, Ebû Bekir sıddık (r.a) dır. çünkü dini kuvvetlendirmek ve Peygamberlerin efendisine yardım etmek için, malını dağıtmakta, cihad etmekte ve şanını, şerefini kaybetmekte, öncelerin öncesi odur.

Ebû Bekir Sııdık (r.a.) ın diğer müslümanların en üstünü olmasının sebebi, imana gelmekte, malının çoğunu ve canını feda etmekte ve her türlü hizmette, başkalarının önünde bulunmasıdır.

Hadid suresinin onuncu ayetinde;

-”Mekke-i Mükerreme’nin fethinden önce malını veren ve cihad eden kimseye, fetihden sonra malını dağıtan ve cihad edenden daha büyük derece vardır. Allah-u Teâlâ hepsine Cennet’i va’d etti.” ayeti kerimesi, onun için indirilmiştir.

Ve yine Tevbe suresinin yüzüncü ayetinde;

-”Önce iman’a gelenlerden, her fazilette öne geçenlerden, hem Mekke’den gelen Muhacirlerden, hem de Medine’de bunları karşılayıp, yardım eden Ensar’dan, önde olanlardan ve iyilikte bunların izinde gidenlerden Allah-u Teâlâ razıdır. Onlar da, Allah-u Teâlâ’dan razıdır. Allah-u Teâlâ, onlara cenneti hazırladı. Cennette sonsuz kalacaklardır.” buyuruldu.

Fetih Suresi onsekizinci ayetinde;

-“Ağaç altında, sana söz veren mü’minlerden, Allah-u teâlâ elbette razıdır.” Müjdesine, Ebû Bekir (r.a.) da dahildir.

Nitekim resulullah (a.s.v.) de;

-“Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri cehenneme girmez!” Buyurdu.

Bu sözleşmeye “Bi’at-ür-Rıdvan denir. Çünkü Allah-u teâlâ, bunlardan razıdır. Bunlar, bindörtyüz kişi idi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

Sevr Mağarası (Mekke)

Hazreti Ebû Bekr-i Sıddık (Radiyallahu anh-u)-20

Bedir Gazâsında, Ramazan-i Şerifin onyedinci Cuma günü, Ramazan ayının öğle sıcağında, iki taraf hucum etmişti.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem), Ebû Bekir, Ömer, Ebû Zer, Sa’d ve Sa’id ile (r.anhum) kumanda yerine oturmuştu. İslam askeri sıkıntı çekiyordu. Sa’d ve Sa’id (r.anhum) i yardıma gönderdi. Sonra Ebû Zer (r.a.) i gönderdi. Sonra Hazreti Ömer (r.a.), gönderdi. Bir saat geçti Ebû Bekir (r.a.), sıkıntının azalmadığını görerek, kılıcını çekip, atını sürerken,

Resul-i Ekrem (Sallallahu alaeyhi ve selem) elinden tutup;

-“Yanımdan ayrılma Ya Ebâ Bekir! Bedenime ve kalbime gelen her sıkıntı, senin mübarek yüzünü görmekle hafifliyor. Seninle kalbim kuvvetleniyor.” Buyurdu.

Hicretten evvel altı köle âzad etmiştir. Yedinci olarak Bilâl-i Habeş (r.a.) i azad edince, hakkında ‘Leyl suresi’ onyedinci;

-“Takva sahibi olan Cehennem ateşinden uzaklaştırılacaktır.” Ayet-i kerimesi indirildi.

İbn-i Ömer (r.a.) Resulullah (s.a.v.) dan bildirdi. Rsulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) e;

-“Sen benim havuz başında ve mağarada arkadaşımsın.” Buyurdu.

Resulullah (a.s.v.) kafirlerden mağarada saklanınca, gizli ve aleni her şeyine vakıf olan sadece Ebû Bekir (r.a.) idi. O ise, Sadık, sıddık, muhlis nü’minlerdendi. Halini bildiği için, bu korkulu yerde onunla arkadaşlığı o tercih etti.

Demek ki, Allah-u Teâlâ Habibine, başka akraba ve yakınlarını değil, özelikle Hazreti Ebû Bekir Sıddık (r.a.) ı arkadaş etti. Bu özellik Ebû Bekir (r.a.) in şerefini ve diğerlerinden üstün olduğunu göstermektedir.

Hazerde ve seferde Resulullah (s.a.v.) dan hiç ayrılmadı, hep yanında bulundu. Bu da Resulullah (s.a.v.) a olan sevgisinin doğruluğunu, O’nun arkadaşı olduğunun açık delilidir. Resulullah (s.a.v.) ı o kadar severdi ki, malını, canını, her şeyini O’nun için feda etmiş ve her an fedâya hazır halde idi.

Tevbe suresi kırkıncı;

-“Mekke kafirleri onu mekke’den çıkardıklarında ikinin ikincisi, (Yani Hazreti Ebu Bekir) ile mağaradaydılar.” Ayeti ile Allah-u Teâlâ onu, Resulullah (a.s.v.) in ikincisi kıldı. Bunda Hazreti Ebû Bekir (r.a.) için son derece üstünlük vardır.

Bazı âlimler,

-“Hazreti Ebû Bekir (r.a.), çoğu zaman Resulullah (a.s.v.) in yanında idi,” dediler.

Resulullah (s.a.v.) insanları iman’a davet etti. Ebû bekr-i Sıddık (r.a.) iman edenlerin birincisi oldu. Böylece iman’da O’nun  ikincisi oldu. Sonra Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) insanları Allah’a ve Resulü (s.a.v.) ne iman’a çağırdı. Birçokları bu çağrıyı kabul etti. Böylece davette de  ikincisi oldu. Her savaşta Resulullah (s.a.v.) ın yanında idi. Bedir’de de O’nun      ikincisidir. Resulullah (s.a.v.) hastalanınca O’nun yerine insanlara imâm olup, öne geçti. Bu hususta da  ikinci oldu. Resulullah (s.a.v.) dan sonra O’nun türbesine defin olunmada da  ikincisi oldu. Bunlar hep O’na    en yakın olma delilleridir.

Allah-u teâlâ Resulü (a.s.v.) nün arkadaşı olarak, hazreti Ebû Bekir (r.a.) i Kur’an-i kerim’de bilhassa bildiriyor ve;

-“O vakit Peygamber, arkadaşına, Mahzun olma!” diyordu. Buyuruyor.

Üçüncüleri Allah-u teâlâ idi. Allah-u Teâlâ’nın kendisiyle olduğu bir kimse ise, şüphesiz, şeref ve fazilet yönünden diğerlerinden üstündür.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri (c.c.) Bizleri ve sizleri Ebû Bekir Sıddık (Radiyallah-u anhu) nun şefaatına nail eylesin. O’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin

Fuad Yusufoğlu

DSC01297  Fuad Yusufoğlu Sultan şeyh Musa (r.a.) mübarek türbeleri (Mardin) Musa bin Mahin el-Mardini ez-Züli

Musa bin Mahin el-Mardini Ez-Züli (r.a.) nin mübarek markadları

DSC01319   Fuad Yusufoğlu Musa bin Mahin el-Mardini Ez-Züli (r.a.) nin mübarek markadları

Musa bin Mahin El-Mardini Ez-Züli (r.a.) nin mübarek markadların dışardan görünüşü

Musa bin Mâhin el Mardin’i ez-Zuli;

Evliyanın büyüklerinden. Hicri altıncı asırda yaşamış olup, Abdulkâdir Geylâni hazretleri (r.a.) nin talebelerindendir.

Hocası, onun yetişip, büyük bir evliya olacağını daha önceden müjdelemiş,

-“Ey Bağdad halkı, yakında öyle biri gelecek, öyle bir güneş doğacak ki, öyle birisi daha size gelmedi.” Demiştir

-“O zat kimdir?” denilince,

Mûsâ bin Mâhin olduğunu işaret etmiştir. Hocalarının huzuruna geleceği zaman, Abdülkâdir Geylâni hazretleri (r.a.) nin karşılamak için gönderdikleri tarafından, çok uzaklarda karşılanmıştır.

Abdülkâdir Geylâni hazretleri (r.a.) nin huzuruna girince, kalkıp onu kucaklamıştır. Allah-u Teâlâ ona çok ihsanda bulunmuş, gayblar âleminin sırlarına kavuşturmuştur. Çok kerametleri görülmüştür. Herkes heybetine ve faziletine hayran olmuş, onu sevmiştir.

Âlimler ve evliya zatlar onun sohbetlerine devam etmiştir. Irak’ta pek çok kimse ondan icazet almışlardır. O, duâ’sı kabul edilen büyük bir evliya idi.

Gözleri kör olan bir kimseye duâ etse, Allah-u Teâlâ’nın izniyle körün gözleri açılırdı. Fakira duâ etse, zengin olur, bir kimseye bereket için duâ etse, bereket’e kavuşurdu. Hastaya duâ etse, sıhhate kavuşurdu.

Oğlu Amed Mardini (r.a.), babasından naklen onun hakkında şöyle anlatmıştır.

-“O Peygamber efendimiz (s.a.v.) i çok görür, hallerinde hep Resulullah (s.a.v.) a uyardı. Bir kadın, dört aylık çocuğunu O’na getirdi. Çocuğa duâ edince, çocuk yürümeye başladı. İhlas suresini çocuğa okuyup ona da oku deyince, çocuk gayet açık bir şekilde İhlas suresini okudu. Bu telkinden dolayı, gayet güzel bir fesahate (ifade güzelliğine) kavuşmuştur. Bu hali uzun müddet devam etti.

Musa bin Mâhin hazretleri (r.a.) vefat ettiğinde, o çocuk otuz yaşına girmiş olduğu halde, aynı fesahatle konuşuyordu.

Mûsa bin Mâhin hazretleri (r.a.) Mardin’de yerleşmiş ve orada vefat etmiştir. Kabri Mardin’de olup, ziyaret edilmektedir.

Cenazesi kabre konulduğunda, kabirde kalkıp, namaz kılmıştır. Kabri birden genişlemiştir. Defn etmek için kabre inenler, bu hali görünce bayılmışlardır.

İslam âlimleri ansiklopedisi

Açıklama;

(Ömer radiyallah-u anhu’nın soyundan olan ve Ömer’i olarak anılan Mûsa bin Mahin (r.a.) yöre halkı arasında “Sultan Şeyh mus” olarak da meşhur olmuştur. Mardin-Diyarbakır yolu güzergahı üzeri, Mardin’den takriben 10-15 kilometre uzaklıkta bulunan “Şeyhan” köyünde metfundur.)

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri duâ’sı çok çok müstecab olan Mûsa bin Mahin (Sultan şeyhmus) radiyallah-u anhu’nun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu