‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 10
17 Temmuz 2012Zeynelâbidin Cami-i külliyatının restore edilmesi
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 10
Molla Câmi hazretleri (r.a.) buna cevap olarak;
-“Huzur ve afiyet bu değildir. Huzur ve afiyet, insanın nefsinin emmârelikten kurtulup, itminâna kavuşulmasıdır Nefsi itminâna kavuştur da, ister sakin bir köşede otur, ister insanlar ın arasında.” Buyurdu.
Mevlânâ Câmi hazretleri (r.a.) nin talebelerinden biri anlattı;
-“Birgün hocamın mübarek cemâlini ve tatlı sohbetlerini arzulayarak huzuruna gitmek için yola koyuldum. Yolda giderken, karşıma fevkalâde güzel bir kadın çıktı. İkinci defâ görmemek için gözümü başka tarafa çevirdim. Fakat elimde olmayarak başımı çevirip bir daha bakmak istedim. O anda yanımda geçmekte olan odun taşıyan hamalın bir odunu gözüme çarğtı. Öyle acıdı ki, sanki gözüme ok saplanmıştı. Gözümden kan akmaya başladı. Yabancı kadına bakmanın cezasını hemen görmüştüm.
Kan durduktan sonra hocamın bulunduğu mescide gittim. Yanındaki pek çok kimselere nasihat ediyordu. Bir kenara oturup dinlemeye başladım.”
Hocamın bir ara sohbetin nevzusunu değiştirerek;
-“Birisi yolda gelirken, yanından geçmekte olan bir güzele bakmış. O anda bir el peyda olup, o kimsenin gözüne bir tokat vurmuş. Bu tokatın dehşetinden gözyaşları dinmemiş ve gözünden kan akıtmış.”
Hafiften bir nida gelip;
-“Bir kere harama bakmaya bir dokunmak kafidir. Eğer sen bakmaya devam edersen, biz de dokunmamızı arttırırız.” Buyurmuş.
Hocam bunu anlattıktan sonra, benden tarafa bakarak;
-“İnsan harama bakmaktan gözü korumalıdır ki, ona el uzanmasınlar.” Buyurdu.
Molla Câmi hazretleri (r.a.) 898 (M. 1492) senesi Muharram ayının onsekizine rastlayan Cu’ma günü, dostlarının okuduğu Kur’an-i kerimi dinledi. Ve son nefesinde Kelime-i şehâdeti getirdikten sonra vefât etti.
Sultan Hüseyn Baykara, veziri Ali Şir Nevâi, âlimler, seyyidler ve bütün Hirat’lılar Molla Câmi (r.a.) nin evine koştular.
Hazırlıklar bitirildikten sonra, büyük bir cemâat cenaza namazını kıldı ve hocası Sa’düddin-i Kaşgâri (r.a.) nin kabri yakınında defnedildi. Mübarek kabri ziyarete açıktı. Dünyanın dört bucağından gelen aşıkları, onu ziyaret ederek, mübarek ruhlarından saçılan feyzlerden istifade ederler.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri büyük âlim ve veli olan Molla CÂmi (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 11
17 Temmuz 2012Zeynelâbidin Cami külliyatı (Nusaybin)
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 11
Türbesindeki kitâbede şu yazılar okunmaktadır;
-“Hüvelbâki, Baki olan ancak Allah-ü teâlâ’dır. Yeryüzünde olan herşey fânidir. Yalnız kerem sahibi olan Rabbimiz bâki’dir… İlim ve hikmet sırlarına ermiş, bahçelerin hoş sesli bülbülü, kutublerin en büyüğü müslümanların gözlerinin nuru olan efendimiz, Abdurrahman Câmi “kuddise sirruh”, selim bir kalb ile,
Meâlen;
-“Ey (İmanda sebât gösteren, Allah’ı anmakla huzura kavuşan) itâatkâr nefs! Dön Rabbine, (Cennette sana hazırladığı ni’metlere), sen O’ndan (Sana verdiklerinden ötürü) razı, O da senden razı olarak gir (Salih) kullarımın içine. Gir Cennetime..” buyurulan (Fecr suresi 27-28-29-30 ayet-i kerimeleri) emir gereğince, bu aldatıcı dünya tuzağından, zevk ve safâ ile dolu Cennet köşklerine uçtu.
Molla Câmi hazretleri (r..) nin buyurduğu güzel sözlerden bazıları;
-“Akıl dışında olan şeyler, keşif, müşâhede ve kalb gözü ile anlaşılır. Akıl bunları anlıyamaz. Nitekim, his uzuvları da aklın anladığı şeyleri anlayamıyor.”
-“Seven o kimsedir ki, sevgilisindn ne kadar düşmanlık görse, yine dostluğunu arttırır. Sevgilisinden başına binlerce sitem taşı gelse, onlar ancak aşk binasını sağlamlaştırır.”
İlim, sana zaruri oldukça kazanmaya çalış, sana gerekli olmayan bilgileri elde etmeye uğraşma, zaruri olan bilgiyi kazandıktan sonra da, onunla amel etmekten başka bir şey isteme.”
-“Her kime şu beş saâdet verilmiş ise, tatlı yaşayışın dizgini onun eline bırakılmıştır.;
1-Vücud sağlığı,
2-Güven,
3-Rızık genişliği,
4-Şefkatlı ve vefâli arkadaş,
5-Ferâgat duygusu”
-“Üç zümreye, üç şey çirkin düşer;
1-Padişahlara setlilk,
2-Alilmlere mal sevdâsı,
3-Zenginlere cimrilik”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri büyük âlim ve veli olan Molla CÂmi (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 12
17 Temmuz 2012Zeynelâbidin Cami-i nin şadırvanı (Abdest yeri)
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 12
-“İhtiyarlık, gençliğin sonu ve neticesidir. Netice ise, başa bağlıdır. Gençliğini iyi geçirenin, ihtiyarlığının da iyi geçeceği umulur.”
-“Bir kimse bütün ilimleri kendinde toplasa, Allah-u teâlâ’nın rızasına uygun hareket etmedikçe kurtulamaz.”
-“Önceden Allah-ü teâlâ’nın adını dile getirip, O’nu övmeden mübarek bir işe başlayan kimse, cılız bir kuş gibi uçmağa güç yetiremez. Gayesine ulaşmadan kanatları kırılır, bir daha kalkamayacak gibi yere düşer.”
Mevlânâ Câmi (r.a.), Nefehât-ül-üns kitabında diyor ki;
-“Şeyhulislâm Ahmed Nâmıkı Câmi (r.a.) buyurdu ki;
-“Evliyanın çektiği riyazetlerin, sıkıntıların hepsini yalnız başıma çektim ve daha çok da çektim. Allah-ü teâlâ, evliya’ya verdiği hâllerin, ihsanların hepsini bana verdi. Her dörtüz senede, “Ahmed” isminde bir kuluna böyle büyük ihsanlar yapar ve bunu herkes görür.”
-“Ahmed Câmi (r.a.) den, İmâm-i Rabbâni (kuddise sirruh) zamanına kadar “dörtyüzotuzbeş” sene olup, bu zaman içinde evliyâ arasında bu büyüklükte, ”Ahmed” isminde biri bulunmadı. Ahmed Câmi’nin haberi, büyük bir zân ile İmâm-i Rabbâni’ye (radiyallahu anhüm) ait olmaktadır.”
Şeyhülislâm Ahmed Câmi (r.a.) nin;
-“Benden sonra benim ismimde “onyedi” kişi gelir. Bunların sonuncusu, bin senesinden sonra, en büyüğü en yükseği odur.” Sözü de, bu zannı kuvvetlendirmektedir.
Mevlânâ Câmi hazretleri, bir gün Muhyiddin-i Arabı hazretleri’nin (radiyallah-u anhüm) cinlerle ilgili bir yazısını şöyle izah etti.
-“Cinlerin babası Hünsa’dır. Cinler ateş ve havadan yaratıldığı için göze görünmezler. Bunlara ruh da verilmiştir. Çok hafiftirler. Hızlı haraket ederler. İnsanların hafif çarpmalarından hemen ölürler. Bu sebeple ömürleri kısadır. Onlar hakiki halleriyle insana görünseler bile, hemen kaçıp onun gözünden kaybolurlar. Bunları kaçmaktan alıkoymak için tek çâre, gözü onlara dikip, hiç sağa sola bakmamaktır. O zaman cin, göz hapsine alınmış olur. Bu durumdan kurtulmak için, oldukları yerde çeşitli hareketler yaparlar. Bu hareketleriyle insanı oyalarlar ve gözü bir ân üzerlerinden uzaklaştırıp kaçmaya çabalarlar. Bunların böylece hapsedilmesi, bize Allah-ü teâlâ’nın ihsan eylediği ilham ile ma’lum olmuştur. Cinlerin, ilim ve irfan sahibi olanları çok azdır. Ma’nevi incelikleri anlamkta da son derece kabiliyetsizdirler. Allah-ü teâlâ’ya ait olan ilimlerde anlayışsız ve ahmaktırlar. Cinlerle oturup kalkmanın hiçbir faydası yoktur. Sohbetleri zararlıdır. Çok kibirli olurlar ve serkeş haldedirler. Bu sebeple, kendileriyle düşüp kalkanlara kibirli olmayı aşılarlar. Cinlerin, kibirlenme ve birbirlerini yenme, büyüklük taslama gibi sıfatları olduğu için, aralarında muhâbere hiç bitmez. Öldükleri zaman meleküt âlemine götürmeyip, berzâh âlemine indirirler. İmansızları, Cehennemin soğuk yerinde azâb olunurlar.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri büyük âlim ve veli olan Molla CÂmi (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 13
17 Temmuz 2012Zeynelâbidin Cami-i nin damından restore görüntüsü
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 13
Mevlânâ Abdurrahman Câmi (r.a.), 1313’de Hindistan’da basılan Fârisi (Nefehât-ül-üns) kitabının başında buyuruyor ki;
-“Tasavvuf yolunda nihayete varanlar iki türlüdür;
Birincisi;
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) izinde gidrek kemâle erdikten sonra, insanları irşad için, halk derecesine indirilmiş olan mürşid’lerdir.”
İkincisi;
-“Yükseldikleri derecelerde bırakılıp, insanların yetişmesi ile vazifeli olmayan “evliya”dır.
Tasavvuf yolunda yürüyenler de iki kısımdır,
Birincisi;
-“Allah-ü teâlâ’dan başka her şeyi unutup, yalnız O’nu istiyen müridlerdir.”
İkincisi;
-“Ahreti, cenneti istiyen tâliblerdir.”
Allah-ü teâlâ’yı irâde edenler, istiyenler de iki türlüdür.
Biri;
-“Sufi” ler olup,nefslerini temizleyip, nihayetten birkaç şeye kavuşmuşlardır.
İkincisi;
-“”Melâmi”lerdir. Bunlar, sıdk ve ihlas kazanmağa çalışır. İbadetlerini ve hayrâtı gizler, sünnetleri, nafile ibadetleri de çok yaparlar. Bu ibadetlerin görünmesinden korkarlar. Bunlar çok kıymetli ise de, mahluk ile meşgül olduklarından, tevhid makamına varamıyorlar. Melâmiler muhlisdir. Sufiler ise muhlasdır.
Ahiretin tâlibleri dört türlüdür; Bunlar; zahidler, fakırler, huddam ve abdilerdir.
Zahid;
-“İmanın nuru ve hakka olan yakınlığı ile ahretteki halleri müşahede eder. Dünyaya meyl etmez, kötü görür. Onun yaldızlı ve gelip geçici süslerine iltifat etmez. Ondan yüzünü çevirip, bâki ve hakiki olan Cemâl’e rağbet eder.”
Fakir;
-“Dünya mallarında hiçbir şeye sahip değildir. Fakirler, dünya mallarını, Allah-ü teâlâ’nın rızasını taleb etmelerinden dolayı terk ettiler.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri büyük âlim ve veli olan Molla CÂmi (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 14
17 Temmuz 2012Zeynelâbidin Cami-i nin damından Mor Yakub kilisesinin görüntüsü
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 14
-“Dünya mallarını terk etmelerinin üç sebebi vardır. Birincisi; ahrette hesabının hafiflemesini istemek ve cezadan korkmak. Çünkü helal kazanılan malın hesabı, haram kazanılan malın cezası vardır. İkincisi; dünya malını terk, svabın fazla olmasına, neticede Cennete girmeğe vesiledir. Zira fakirler, zenginlerden beşyüz yıl önce Cennete gireceklerdir. Üçüncüsü; dünya malını terk eden, gönül huzuru içinde ibadet eder. Dünya meşgâleleri hatırına gelmez.
Hadimler;
-“Fakir olanlardan, Hakkı taleb edenlerin hizmetini istiyenlerdir.”
Nitekim Davud Aleyhis selam’a duyururldu ki;
-“Beni taleb edeni görürsen, hemen ona hizmetçi ol.” Hadimler, farz ibadetlerini yaptıktan sonra, gei kalan vakitlerini fakirlerin işlerine sarfederlerdi. Ta ki,, ahret işlerinde onların yardımlarına, imdadlarına nail olsunlar. Bu hizmetleri nafile ibadet kabul ederler. Bunların yaptığı bu hizmetlerden muradı, ahret sevabıdır.”
Abidler;
-“Devamlı Allah-ü teâlâ’yı zikreden ve O’na ibadet edenlerdir. Ta ki, ahret sevabına nail ve vasıl olsunlar.
Yine aynı kitapta Hızır Aleyhis selam ile ilgili olarak buyurdu ki;
-“Sevgili Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) Eshâb-i kiram (r.anhüm) ile tebük harbini yaparken, ikindi namazını kıldıktan sonra iki beyt işittiler. Fakat şiiri söyleyeni görmediler.”
Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem);
-“Bu iki beytin söyleyicisi kardeşim Hızır’dır. Sizi övüyor.” Buyurdu.
(Hızır aleyhis selam, İbrahim aleyhis selam’dan sonra yaşamış bir nebi veya velidir. Zülkarneyn askerinin reisi idi. Musa aleyhis selam ile yolculuk etti. Ümmet-i Muhammed (s.a.v.) den değildir. Fakat ruhu bazı velilere feyz vermiştir. Öldükten sonra, rurhu insan şeklinde görünüp, gariblere yardım etmektedir.)
Hızır Aleyhis selam güzel ahlak sahibi, cömert ve insanlara çok şefkatlidir. Allah-ü teâlâ’nın izni ile keramet ehli ve kimya ilmini bilicidir. Hak teâlâ’nın bildirmesiyle, yeryüzündeki hazinelere muttali’dir. Allah-ü teâlâ’nın emri ile, ihtiyaç sahiplerinin işini görmeyi üzerine alır.
Hızır (a.s.) in asıl ismi, Bukya bin Melkan’dır. O, bir miktar kuru otun üzerine oturdu. Akabinde oturduğu kuru otlar yeşerdi.
Ebü Hüreyre (r.a.) nin, Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) den işittiği hadis-i şerifte;
-“O, her nerede namaz kılsa, orası baştan başa yeşillik olur.” Buyuruldu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri büyük âlim ve veli olan Molla CÂmi (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 15
17 Temmuz 2012Zeynelâbidin Cami-i nin küllliyatının restore edilme halı
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 15
Bundan dolayı ona “Hızır” denildi. “Hızır” lafzı onun lakabıdır. “Hızır” lafzında üç lügat (okunuş) vardır. Bunlar “”Hazır, Hızr ve Hazr’dir.
Ebü’d- Derdâ (r.a.) birgün Mekke-i mükerremede bir dağın üzerine çıktı. Orada, üzerinde Salihlere ait alametler bulunan bir zat gördü. Sonra onun yanına giderek;
-“Bana nasihat et.” Dedi.
O da;
-“Nasihat olarak ölüm sana kâfidir.” Dei.
Ebü’d-Derda (r.a.);
-“Daha fazla nasihat et.” Dedi.
O da;
-“Gam (tasa) bakımından kabri düşünmek kafidir.”
Ebü’d-Derda (r.a.);
-“Daha fazla nasihat et.” Deyince
O zât;
-“İkindi güneşi Arş-ı a’lâ üzerinde ne kadar kalır?” dedi.
Bunun üzerin Ebü’d-Derda (r.a.) Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in huzuruna gelip, bu hâli haber verdi.
Peygamber efendimiz (Sallalahu aleyhi ve selem);
-“O zât, kardeşim Hızır’dır.” Buyurdular.
Gürz bin Vebre (r.a.) anlattı;
-“ Bize, Şam’lı olan bir arkadaşım geldi ve bir hediye getirdi;
-“Bu hediyemi kabul et. Çünkü değerli bir hediyedir.” Dedi.
Ben de;
-“Kardeşim bu hediyeyi sana kim verdi.” Diye sordum.
Dedi ki;
-“Bunu bana İbrahim Temi (r.a.) verdi.”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri büyük âlim ve veli olan Molla CÂmi (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 16
17 Temmuz 2012Zeynelâbidin Cami-i nin külliyatının restore edilme halı
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 16
İbrahim Temi (r.a.) bana şöyle anlattı;
-“Birgün Kâ’be-i muazzamanın yanında oturuyordum. Cenâb-i Hakkı zikr ile meşgüldüm. Yanıma bir kimse geldi. Selam verdi ve sağ tarafıma oturdu. Şimdiye kadar onun gibi heybetli, elbiseleri bembeyaz ve kokusu güzel olan hiçbir kimse görmedim.”
Dedim ki;
-“Ey Allah-ü teâlâ’nın kulu! Kimsiniz?”
Bana;
-“Sana selam vermek ve seninle cenab-ı Hakkın muhabeti hakkında konuşmak üzere geldim. Yanım da bir hediyem var. İster misin onu sana vereyim?” dedi.
Ben de;
-“O hediye nedir?” diye sordum.
Bana;
-“Bu müsebbiât’tır ki, hergün güneş doğmadan ve batmadan evvelo okumalısın. Onlar; Fatiha, Ayet-el-kürsi, kafirun, İhlas, Falak ve Nas sureleridir.”
Arkasından da;
-“Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilâhe illellahu vallahü ekber. Allahümme salli ve selim alâ Muhammedin ve alâ âlihi ve eshâbihi ve alâ sair-il-enbiyai vel-mürselin. Allahümmağfir li ve li-valideyye ve-li-cemi’il mü’minine vel-mü’minat vel-müslimine vel-müslimat el-ahyai minhüm vel-emvati bi-rahmetike yâ erhamerrahimin, Allahümme-f’al bi ve bihim, âcilen ve âcilen fid-dünya ved-din vel-ahireti, mâ ente lehü ehlün velâ tef’al binâ ve bihim yâ Mevlânâ mâ nahnü lehü ehlün inneke Ğafurun Halim, Cevâdün Kerim, Raufün Rahim.
Bunların her birini “yedi defa” okumalısın”
Ona Sordum;,
-“Bu hediyeyi sana kim verdi?” O da;
-“Muhammed Aleyhis selam verdi.” Dedi.
Ben tekrar;
-“Bunun sevabından ve faziletinden bana haber ver.” Dedim.
Dedi ki;
-“Sen Muhammed Aleyhisselam ile görüştüğün zaman O sana haber verir!”
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri büyük âlim ve veli olan Molla CÂmi (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 17
17 Temmuz 2012Zeynelâbidin Cami-i nin külliyatının restore halı
Molla Câmi (Radiyallah-u anhu) – 17
Artık bu anlatılanlara uyarak, hergün okumağa başladım. Bir gece rü’ayada melekleri gördüm. Beni alıp Cennete götürdüler. Orada çok büyük makamlar gördüm.
Meleklere;
-“Bu gördüğüm makamlar kimindir?” diye sordum.
Melekler;
-“Bu makamlar senin gibi amel eden kimselerindir.” Dediler.
Sonra bana Cennetin meyvelerinden yedirdiler, içeceklerden içirdiler. O sırada Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in geldiğini gördüm. Beraberinde yetmiş saf nebi ile yetmiş saf melek vardı. Her saf doğu ile batının arası kadardı.
Sonra Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyi ve selem) bana selam verdi.ve müsâfeha etti.
Ben de;
Ya Resullallah! Bu hadis-i şerifinizi, bana Hızır aleyhisselam Senden işittim, diye haber verdi” dedim.
Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) üç defa;
-“Hızır doğru söylemiştir. Hızır ne söylemiş ise hakikattır. Çünkü o, yeryüzünü en âlimi, ebdâl denilen evliyâ taifesinin reisi ve Hak teâlâ’nın ordusunda bir neferdir.” Buyurdu.
Bunun üzerine;
-“Ya Resulallah! Bu fiili yapan herkese her şey verilir mi?” diye sual eyledim.
Buyurdu ki;
-“Allah-ü teâlâ onun büyük günahlarını affeder. Gadabını ondan kaldırır. Sol omzunda bulunan meleklere, bir yıl onun günahlarını yazmamalarını emreder. Bununla ancak Allah-i teâlâ’nın saâdetli olarak yarattığı kimseler amel eder. Hak teâlâ’nın şakı olarak yarattığı kimseler bununla amel etmez.
İslam âlimleri ansiklopedisi
(Kaynaklar)
1-Mu’cem-ül-müellifin cild 5 sah. 122
2-El-fevaid-ül-behiyye sah.86-88
3-Şezerât-üz-zeheb cild 7 sah 360- 361
4-Bedr-üt Tali cild 1 sah. 327
5-Esmâ-ül-müllifin cild 1 sah. 534
6-Şakayık-i nu’maniyye tercümei (Mecid efendi) sah. 275
7-Camiu kerâmet-il-evliya cild 2 sah. 61
8-Nefehet-ül-üns sah. 455
9-Reşehât sah. 202
10-Tam İlmihal Seâdet-i Ebediyye sah. 1037
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri büyük âlim ve veli olan Molla CÂmi (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Muhammed Pârisâ (Radiyallah-u anhu);
17 Temmuz 2012
Muhammed Pârisâ (r.a.) nin kendi eliyle yazmış olduğu Fârsça Risalesi
Muhammed Pârisâ (Radiyallah-u anhu);
Evliyanın büyüklerinden ismi, Muhammed bin Muhammed bin Mahmud’dur. Lakabı, Hafız-ı Buhâri ve Pârisâ’dır. 756 (M. 1355) senesinde Buhârâ’da doğdu. 822 (M. 1419) semesinde Medine-i münevverede vefat etti.
İlim öğrenmek için medrese tahsiline başlayıp, zamanının âlimlerinden ders alarak, hadis ve fıkıh ilmini öğrendi. Bu ilimlerden yetişip âlim olduktan sonra, tasavvuf ilmini öğrenip, büyük bir evliyâ olarak yetişti.
Muhammed Pârisâ hazretleri (r.a.) nin tasavvuf’da hocası, evliyânın en büyüklerinden olan meşhur İslam âlimi Şâh-ı Nakşibend Behâeddin-i Buhâri (r.a.) dir. Ona talebe olduktan sonra, sohbetlerine devam edip, himmet ve teveccühüne kavuştu. Böylece tasavvufda yüksek derecelere ulaştı. Zahir ve batın ilimlerinde zamanının bir tanesi oldu.
Hocası Behâeddin-i Buhâri hazretleri (r.a.) nin sohbetine devam ettiği ilk sıralarda, birgün hocasının kapısına gelip, kapının önünde edeble beklerken, Behâeddin-i Buhâri hazretleri (r.a.) nin bir hizmetçisi içeri girer.
Behâddin-i Buhâri (r.a.) ona;
-“Kapıda kim var?” diye sorunca
O da;
-“Parisâ bir genç vardır.” Der.
Bunun üzerine Şah-i Nakşibend hazretleri (r.a.) dışarı çıkıp bakar.
Ve;
-“Sen Pârisâ bir genç misin?” buyurur.
Bundan sonra onun ismi zahir, dünyaya düşkün olmayan, dindar, ârif, âlim, mütteki manalarına gelen “Pârisâ” olarak söylenmiştir ve ismi Muhammed Pârisâ şeklinde meşhur olmuştur.
Behâeddin-i Buhâri hazretleri (r.a.);
-“Bizim varlığımızdan murad, Muhammed Pârisâ’nın yetişip ortaya çıkmasıdır.” Buyurmuştur.
Kendisinden sonra en yüksek talebesi olduğundan, yerine bıraktığı vekillerinden biri de o olmuştur.
Yine hocası ona;
-“Hâcegân yol ve hanedanından bana her ne ulaşmışsa, ne elde etmişsem, bu emanetlerin hepsini sana verdim. Kardeşimiz Mevlânâ Ârif de sana vermiştir. Buyurdu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan Muhammed Pârisâ (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
Muhammed Pârisâ (Radiyallah-u anhu) – 2
17 Temmuz 2012Balıklı göl (Şanlı Urfa)
Muhammed Pârisâ (Radiyallah-u anhu) – 2
Muhammed Pârisâ zamanında Semerkand’da Mirza Halil Şâh, Horasan’da da Mirza Şâhruh padişah idi. Muhammed Pârisâ, Semerkand Padişahı Mirza Halil’e zaman zaman mektuplar göndererek, Müslümanlara yardımcı olup, işlerine alâka göstermesini istiyordu. Mirza Halil, bu mektupları kendisi için ağır görmeye başladı. Hased edenlerin da tahriki ile, Muhammed Pârisâ (r.a.) ya karşı hoş olmayan bir tavır aldı.
Nihayet adamlarından birini göndererek;
-“Deşt (çöl) tarafına gitsinler! Orada bulunan nice kimseler onların bereketiyle Müslüman olma şerefine ersinler…” şeklinde haber yollayıp, memleketinden çıkmalarını bildirdi.
Muhammed Pârisâ hazretleri (r.a.), bu haber üzerine gelen elçiye;
-“Tamam kabul ettik. Fakat önce büyüklerimizin kabirlerini ziyaret edeceğiz. Sonra da gideceğiz.” Dedi.
Hemen atının hazırlanmasını istedi. Atına binip yola çıktı. Yanına, talebelerinden büyük bir kalabalık yaya olarak katıldı.
Önce Kasr-i Ârifan’a gidip, hocası Şah-ı Nakşibend Behâeddin-i Buhâri hazretleri (r.a.) nin kabr-i şerifini ziyaret etti. Hocasının kabrini ziyaret edip ayrıldıkları sırada, yüzünde bir azamet ve heybet belirmişti. Oradan Seyyid Emir Külâl hazretleri (r.a.) nin kabrini ziyaret için de Sûhâri’ye gitti. Orada da ziyaretini tamamlayınca, atını sürüp yola çıktı. Sûhâri yakınında bir tepeye çıkınca, tepe üzerinde durup, Horasan’a doğru dönüp bir beyt okudu.
Okuduğu beytin tercümesi şöyledir;
-“Hepsini yerle bir et; böylece bugün meydanda er kimdir anlasınlar!..”
Bundan sonra Buhârâ’ya döndüler. Tam bu sırada, Horasan padişahı Mirza Şâhruh, Muhammed Pârisâ hazretleri (r.a.) nin gönlünü kırmış olan Semerkand Padişahı Mirza Halil’e bir mektüp yazdı.
Mektubunda savaş ilân ettiğini bildirmekte olup;
-“Geliyorum, harp meydanına çık!” diye yazmıştı.
Bu karar önce kendi halkına duyurulmak için camilerde okunup ilan edildi. Sonra da mektubu Mirza Halil’e gönderdi. Mektubu gönderdikten hemen sonra da üzerine yürüryüp, Mirza Halil’i mağlup ederek öldürdü.
Muhammed Pârisâ hazretleri (r.a.), iki defa hacca gitti. İlk hacca, hocası Behâeddin-i Buhâri hazaretleri (r.a.) yle birlikte gitti. İkinci defa, ömrünün son aylarında gitti. Hicri (M.1419) senesi Muharrem ayında hacca gitmek ve Peygamber efendimiz Muhamed Aleyhis selam’in kabr-i şeriflerini ziyaret etmek üzere Buhârâ’dan yola çıktı.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan Muhammed Pârisâ (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu