‘Tasavvuf’ olarak etiketlenmiş yazılar

Zeynelâbidin Cami-i mihrabı restore edilmiş halı (Nusaybin)

Firûz Âbâdi (Radiyallah-u anhu) – 3

Emir Eşref İsmail de, kendi el yazısıyla şu cevabı yazdı;

Sizin bu teklifiniz öylesine memnün edicidir ki buna dil ile ifade etmek veya kalem ile yazmak mümkün değildir. Sen şüphesiz ki bununla bize Allah için sanki bir ömür bağışladın ya Mecdüddin! Hiçbir şüphe kabul etmiyen kesin bir yeminle diyorum ki; Dünyadan ve bütün nimetlerden ayrılmayı isterim, ama senden ayrılmayı asla istemem.”

Takiyyüddin el-Fâsi onun hakkında;

-“Onun çok güzel şiiri ve nesri vardı. Onun güzel şiirlerini dinlemek için çok kimse toplanırdı. Çok sü-r’atli yazı yazardı. Hafızası çok kuvvetliyd.

Hatta o;

-“Hergün ikiyüz satır ezberlemeden yattığım vaki değildir.” Derdi. Mekke-i mükerreme’de Safa tepesinde bulunan evini medrese yapmıştı.” Dedi.

Hayatını ilim öğrenmek ve öğretmek yolunda sarf eden Mecdüddin Firûz Âbâdi, lügat, tefsir, hadis ve edebi ilimlere ait kırktan fazla eser yazdı.

Bunların en önemlisi, eserin adı anılınca Firûz Âbâdi (r.a.) nin akla geldiği “Kamus-ul-Muhit” vel-Kabus-ül-Vesit” adlı, benzeri yazılmamış olan lügat kitabıdır.

-“El-Lâmi-ül-muallim-ül-icab el-Câmiu beyn-el-muhkem-i Vel-abâd” adında altmış cildlik eseri Firûz Âbâdi (r.a.) kısaltıp, iki cild haline getirmiştir.

Bu eseri Âsim Efendi Türkçeye tercüme etmiş, el-Okyanus el-Basit fi tercümet-ül-Kâmus el-Muhit adıyla İstanbul’da basılmıştır.

Bu kıymetli eserinden başka bazı eserleri ise şunlardır.

1-Tenvir-ül-Mikbas fi tefsir-i İbn-i Abbas.
2-Ed-dürr-ün-Nazım-ül-mürşid ila makasid-il-kur’an-il-a’zim,
3-Şehru Kutbet-ül-haşşaf fi şerh-i Hutbet-il-Keşşaf
4-Şevarık-ül-esrar-il âliyyeti şerh-i Meşarrik-ül-envariyye,
5-Minah-ül-Bari fi şerh-i Sahih-il-Buhâri (Yirmi cilddir)
6-El-İsâd bil Esâd ila Rutbet-il-ictihad,
7-Uddet-ül-ahkam fi şerh-i Umdet-ül-Hukkâm,
8-Tehyid-ül-Ğaram ilel-beled-il-haram,
9-Ravdat-ün-Nazır fi derecet-i Şeyh Abdülkâdir,
10-El-Vefiyye fi Tabakat-il-Hanefiyye,
11-Kitab-üs-salat.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan Firûz Âbâdi (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Zeynelâbidin Cami-i imâmının restore çalışmalarını yakından takibi

Firûz Âbâdi (Radiyallah-u anhu) – 4

Kitab-üs Salat adlı eserinden bazı bölümler;

Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) e salat okumanın fazileti;

Allah-ü teâlâ, Ahzab suresinin ellialtıncı ayet-i kerimesinde meâlen;

-“Gerçekten Allah ve melekleri, Peygambere salât ederler. (Şeref ve Şanını yüceltirler). Ey İman edenler! Siz de ona salât edin ve gönülden teslim olun.” Buyuruyor.

Evs bin Evs (r.a.) in rivayet ettiği hadis-i şerifte, Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki;

-“En faziletli gün, Cum’a günüdür. Allah-ü teâlâ, Adem aleyhis selamı Cum’a günü yarattı. Kıyamet, Cum’a günü kopar. Cum’a günleri bana çok selâvat okuyunuz! Bunlar bana bildirilir.”

Bunun üzerine Eshâb-i kiram;

-“Öldükten sonra da bildirilir mi?” diye sorduklarında;

-“Toprak, Peygamberlerin vucudunu çürütmez. Bir mü’min bana salevat okuyunca, bir melek bana haber vererek, ümmetinden falan oğlu filan sana selam söyledi ve duâ etti, der.” Buyurdu.

Hazret-i Ali (r.a.) nin rivayet ettiği hadis-i şerifte;

-“Bahil (cimri), yanında anıldığım halde bana salât okumayandır.” Buyurdu.

Ebu Hüreyre (r.a.) buyurdu ki;

-“Unutmaktan korkan kimse, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) a çok salât okusun.”

Şöyle anlatılır;

-“Bir zat, kağıdı diye tanınan Ebû Ca’fer’i vefatından sonra rüyasında gördü.”

Kağıdı’ye;

-“Allah-ü teâlâ sana nasıl müâmele etti?” diye sorunca

-“Allah-ü tâlâ, bana merhamet ve mağfiret eyledi.” Dedi.

Sebebi sorulunca, şöyle cevap verdi;

-“Ben, Allah-ü teâlâ’nın huzurunda durduruldum. Allah-ü teââ’nın emri üzerine melekler, günahlarımı ve resulullah (s.a.v.) a okuduğum salâtları, hesapladılar. Okuduğum salâtları günahlarımdan daha çok buldular.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan Firûz Âbâdi (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Zeynel Âbidin (r.a.) nin kabri şerifleri’nin tadilat hali (Nusaybin)

Firûz Âbâdi (Radiyallah-u anhu) – 5

Bunun üzerine Allah-ü teâlâ, meleklere;

-“Ey meleklerim! Onu hesaba çekmeyin, onu Cennetime götürün.” Buyurdu.

Muhammed bin Sa’id bin mutarrif (r.a.) anlattı;

-“Her gece yatağıma girdiğim zaman, muayyen miktarda Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) e salat okurdum. Yine bir gece Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) e salat okudum, o sırada uykum geldi ve uyudum. Rü’yamda, Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) i gördüm. Oda kapısından teşrif buyurunca, odanın içerisi aydınlanıverdi.”

Sonra bana;

-“Gel bana çok salat okuyan o ağzını öpeyim.” Buyurdu.

-“Bir müddet sonra uyandığımda, odada misk kokusunun yayıldığını gördüm.”

Huzeyfe (r.a.) buyurdu ki;

-“Bir kimse Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) e salat okuyunca, o salatın bereketi, salatı okuyan o şahsa, oğluna ve torununa ulaşır.”

İklişi (r.a.) anlattı;

-“İmâm-i Şibli, Ebû Bekr bin Mücahid (r.a.) in yanına gelmişti. Ebû Bekr bin Mücahid (r.a.) yerinden kalkıp, İmâm-i Şibli (r.a.) ye sarıldı ve onu iki gözü arasından öptü.”

Ben, Ebû Bekr bin Mücahid (r.a.) e;

-“Efendim! Sen niçin böyle yapıyorsun? Halbuki Bağdad’da ona “mecnun” diyorlar. Siz de böyle söylerdiniz.” Dedim.

Bunun üzerine Ebû Bekr bin Mücahid (r.a.) şöyle buyurdu;

-“Ben, Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) ona öyle yaptığı için böyle yaptım. Çünkü Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) i rü’yada gördüm. Şibli’nin yanına varıp, onu iki gözünün arasından öptü.”

O sırada ben;

-“Ya Resulullah, Şibli’ye niçin böyle yapıyorsunuz, ona böyle muâmelede bulunuyorsunuz?” diye sual edince,

Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurdu;

-“Evet ona böyle yaptım. Çünkü o, namazdan sonra Tevbe suresi yüzyirmisekizinci ayet-i kerimesini, ondan sonra da bana salevat okuyor.” Buyurdu.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan Firûz Âbâdi (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Muhammed Cezûli (r.a.) nın yazmış olduğu Deail-ül Hayrat kitabın ilk sayfası

Muhammed Cezûli (Radiyallah-u anhu);

Hadis âlimi. İsmi Muhammed bin Süleyman bin Ebi Bekr el-Cezûli olup, künyesi Ebu Abdullah’tır. Şeriflerdendir. Doğum tarihi bilinmemektedir.

Fas’ın “Sus” şehrinde doğdu. 870 ((M. 1465) senesi Rabi’ul-evvel ayının onaltısında zehirlenerek şehid edildi.

Fas’ın “Fugal” bölgesinde yaptırdığı Cami’nin bahçesinde defn edildi. Seneler sonra Merrâkuş’e nakl edilerek, onun için yaptırılan türbeye defn edildi. Türbesi günümüzde ziyeret mahallidir.

Muhammed Cezûli (r.a.), memleketinde bir süre tahsil gördükten sonra, “Fas” şehrine giderek Saffarin Medresesi’nde tahsiline devam etti. Tahsilini tamamladıktan sonra tekrar memleketine döndü. Fakat tekrar memleketinden ayrılmak zorunda kaldı.

Bu ayrılma hadisesi şöyle anlatılır;

-“Muhammed Cezûli (r.a.) nın bulunduğu bölgede, iki kabile arasında şiddetli kavga olmuştu. Bu kavga sırasında bir genç öldürüldü. Her iki kabile, bu gencin kendileri tarafından öldürülmediğini iddiâ ediyorlardı. Aralarındaki bu iddiâlaşma o kadar ileri gitmişti ki, iki kabile tekrar kavga edecek duruma geldi.

Bu sırada oraya gelen Muhammed Cezûli (r.a.), kan dökülmesini önlemek için, o genci kendisinin öldürdüğünü söyledi.

O beldenin âdeti;

Bir adam öldüren kişi, kabileden kovulurdu. Onlar da bu âdet üzerine, Muhammed Cezûli (r.a.) yi aralarından çıkardılar. Bunun üzerine Muhammed Cezûli (r.a.) aralarından ayrılarak, Arabistan yarımadasına gitti.

Orada uzun bir müddet kaldı. Mekke, Medine ve Kudus şehirlerini dolaştı. Buralarda çeşitli âlimlerin sohbetinde bulundu.

Bir süre sonra memlektine dönen Muhammed Cezûli (r.a.), “Tit” şehrinde bulunan Ebu Abdullah Muhammed’in sohbetlerine katılarak, Şazili tarikatına girdi. Ondört sene müddetle halvete (yalnızlığa) çekildi. Sonra talebe yetiştirmeye başladı. Talebelerinin sayısının onbinleri bulduğu rivayet edilmektedir.

Şöyle anlatılır;

-“Muhammed Cezûli (r.a.) birgün bir kuyu başına abdest almak için uğradı. Kuyunun yanında su çekmek için kova ve ipi yoktu. Ne yapacağını şaşırmıştı. Bir kız, onun bu hâlini yüksekçe bir yerden gördü.”

Ve ona şöyle dedi;

-“Sen kimsin ve niye şaşırdın?”

Muhammed Cezûli, onun kova getireceği ümidi ile kendisini tanıttı ve hâlini bildirdi.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri büyük âlim veli olan Muhammed Cezûli (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Balıklı Göl (Şanlı Urfa)

Muhammed Cezûli (Radiyallah-u anhu) – 2

Kız bunun üzerine ona;

-“İnsanlar seni hayır ve kerâmetle överler. Sen ise kuyudan bir su çıkarmaktan aciz akldın ve şaşırdın.” Dedi.

Ve yanına gelip kuyuya seslendi. Allah-u teâlânın izni ile su, kuyudan taşıp dışarıya akmaya başladı.

Muhammed Cezûli (r.a.) abdest aldıktan sonra kıza;

-“Sen bu kerâmete hangi âmelin sebebi ile nâil oldun?” dedi.

Kız da şöyle cevap verdi;

-“Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) e salevat-i şerifeyi çok getirmekle ve salevat okumaya devam etmekle nâil oldum.”

Muhammed Cezûli (r.a.), bu duruma hayret ederek;

-“Acaba hangi salevat-ı şerifeyi okumaya devam etsem? Diye düşünmeye başladı. O gece, bu düşünceden dolayı uykusu gelmedi.”

-“Bu düşünce içerisinde yatakta yatarken, hanımı yatağından kalktı. En güzel elbisesini giyip, örtüsünü örtüp evden dışarı çıktı. Bunu görünce, hanımının bu saate nereye gittiğini merak ederek arkasından dışarı çıktı ve gördü ki; Hanımı deniz sahiline ilerliyor, önünde bir arslan; ardında bir arslan ona bekçilik ediyordu. Merakı daha fazla arttı.”

-“Hanımı deniz kıyısına gitti. Denizin ortasında, ıssız ve küçük bir ada vardı. Arslanlar deniz kıyısında yattılar. Hanımı ise su üstünde yürüyerek o ada’aya gitti. Orada abdest alıp namaz kılmaya başladı. İbâdetini tamamladıktan sonra yine su üzerinde yürüyerek kıyıya geldi. Arslanlar da yürüyerek, biri önde, biri arkada yürümeye başladılar.”

-“Muhammed Cezûli (r.a.) daha önce eve gelip, uyuyor göründü. Hanımı eve gelip elbiselerini değiştirip yattı.; (-“Hanım bunu her gece mi yapıyor?”) diye düşünerek, üç gece onu gözetledi. Hanımının her gece böyle yaptığını gördü. Üçüncü gecenin sabahında bu durumu hanımına sordu.”

Hanımı ona;

-“Siz bu işe şimdi mi vâkıf oldunuz? Uzun seneler ben böyle yapıyorum.” Dedi.

Bununn üzerine Muhammed Cezûli (r.a.);

-“Acaba bu keramete ne sebeple kavuştunuz?” diye sorunca,

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri büyük âlim veli olan Muhammed Cezûli (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Balıklı Göl (Şanlı Urfa)

Muhammed Cezûli (Radiyallah-u anhu) – 3

Hanımı;

-“Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) e salevatı şerife okumayı hiç bırakmadım. Bu yüzden buna kavuştum” dedi.

Muhammed Cezûli (r.a.);

-“Devam ettiğiniz bu salevat-i şerife hangisidir?” diye sual etti.

Hanımı cevap vermedi.

Israr edince;

-“Bu gece istihâre edeyim, izin olursa, cevap veririm.” Dedi.

Sabahleyin hanımı;

-“Açıkça söyliyeyim, haber vermeye izin yoktur. Ancak Salevat-i şerifleri topla, onların içinde varsa; (-“vardır”) diye haber veririm.” Dedi.

Bunun üzerine Muhammed Cezûli (r.a.) birçok kitaplarda bulunan salevatı şerifleri topladı ve bir kitap yazdı. Hanımına , yazdığı bu kitabi okuduğu zaman ,

Hanımı;

-“İçinde birkaç yerde vardır.”

Dedikten sonra;

-“Bu kitabı okumaya devam edenin, Allah-ü teâlâ’nın rahmetine kavuşacağına şüphe yoktur.”dedi.

Muhammed Cezûli (r.a.) bu esrinde, “Delâil-ül-hayrât ve şerâvarık-ül-envar” ismini verdi. Bunun manası; hayırlara deliller ve parlayan nurlar’dır.

Muhammed Cezûli (r.a.) nin kabrinin nakli şöyle anlatılır;

-“Muhammed Cezûli (r.a.) nin kabrinin bulunduğu belde küffar eline geçince, talebesinin talebesi;

-“Hocamızı orada bırakmıyalım.” Diyerek kabrini açtırdı

Aradan (70) yetmiş sene geçmişti. Kabrini açtıklarında, mübarek bedenini, nasıl defn edilmiş ise o halde olduğunu gördüler. Onu sevenlerden birisi, Muhammed Cezûli (r.a.) nin alnına parmağını bastrıdı. Alnındaki kan dağıldı. Parmağını kaldırınca, yine toplandı. Sanki canlı bir insan idi. Oradan mübarek bedenini alıp, Merrâkûş’a getirip defn ettiler. Kabrinin üzerine bir türbe yaptırdılar.

Muhammed Cezûli (r.a.) nin Delâil-ül-hayrat’tan başka bazı eserleri de vardır. Hizb-ül-felâh ve hizb-i Sübhân ed-daim yazmış olduğu eserlerdendir.

Devam edecek….

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri büyük âlim veli olan Muhammed Cezûli (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu

Balıklı göl (Şanlı Urfa)

Muhammed Cezûli (Radiyallah-u anhu) – 4

Delâil-ül-hayrât’ta toplanmış olan salavat-ı şeriflerden bazıları şunlardır;

-“Allahümme salli alâ Muhammedin ve ezvacihi ve zürriyyetihi kemâ sallayte alâ İbrahime ve barik alâ Muhammedin ve ezvacihi ve zürriyyetihi kemâ bârekte alâ âli İbrahime inneke hamidün mecid.”

-“Allahümme salli alâ Muhammedin kemâ salayte alâ İbrahime ve barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kemâ bârekte alâ İbrahime inneki hamidin mecid.”

-“Allahümme salli alâ Muhammedin-in-nebiyy-il-ümmiyyi ve alâ âli Muhammed.”

-“Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kemâ saleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahime inneki hamidun mecid. Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kemâ bârekte alâ âli Muhammedin kemâ bârekte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahime inneke hamidin mecid. Allahuımme ve terahhem alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kemâ terahhamte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahime inneke hamidin mecid.”

-“Allahummeve tehannan alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kemâ tehannanta alâ İbrahime inneke hamidin mecid. Allahümme ve sellim alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kema selemte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahime inneke hamidin mecid.”

-“Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kemâ bârekte alâ âli İbrahime inneke hamidin mecid.”

-“Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âlihi ve eshabihi ve evladihi ve ezvacihi ve züürriyyetihi ve ehl-i beytihi ve eshabihi ve esharihi ve ensarihi ve eşyaihi ve muhibbihi ve ümmetihi ve aleyna maahüm ecmaine ya erhamarrahimin.”

-“Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin ve alâ ehl-i beytihi.”

İslam âlimleri ansiklopedisi

(Kaynak)

1-Neyl-ül-ibtihâc
2-Brockelmann Gal. 2 sah, 252
3-Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye sah, 1042

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri büyük âlim veli olan Muhammed Cezûli (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu

Balıklı Göl (Şanlı Urfa)

İbn-i Battûta (Ebû Abdullah Muhammed Tanci) Radiyallah-u anhu;

Mâliki mezhebi fıkıh âlimi, seyyâh. İsmi Muhammed bin Abdullah bin Muhammed bin İbrahim’dir. Ebû Abdullah künyesini aldı. 703 (M. 1303) yılında Kuzey-Batı Afrika (Fas) şehirlerinden Tanca’da doğdu. Doğum yerine nisbetle “Tanci” denildi.

Yirmiiki yaşına kadar ilim tahsili ile meşgül oldu. Daha sonra yirmidokuz sene dünyanın çeşitli yerlerine seyahatlerde bulundu. Memleketine dönüp bir müddet yaşadıktan sonra doğum yeri olan Tanca’da 770 (M. 1386) senesinde vefat etti.

İbn-i Battûta (r.a.), küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Temel din bilgilerini ve âlet (yardımcı) ilimleri öğrendi. Arabi ilimler ver Mâliki mezhebi fıkıh bilgilerinde âlim oldu.Tonca’da tahsilini tamamladıktan sonra, yirmiiki yaşında iken hac yapmak maksadıyla memleketinden ayrıldı.

Bu yolculuğunda, uğradığı yerlerdeki camileri, medreseleri ve türbeleri ziyaret edip halka vaz ve nasihat etti. Gittiği her beldenin ileri gelenleriyle tanışıp alaka ve iltifat gördü. Böylece onda, İslâm memleketlerini gezmek hevesi uyandı. Bu maksadla yirmidokuz yıl süren üç ayrı seyahate çıktı.

İlk seyahatınde Mısır, Süriye, Anadolu, İran, Irak, Hicaz, Türkistan, Orta Asya, Çin, Hindistan, Sumatra ve daha birçok ülkeleri gezdi ve yirmibeş yıl sonra, vatanı olan Tanca’ya döndü.

Bir süre sonra ikinci seyahatıne çıkarak, İspanya’daki Endülüs İslâm ülkelerini ve Fransa’nın bazı yerlerini gezdi.

Daha sonra üçüncü seyahatıne çıkıp, Büyük Sahra, Sudan,Orta ve Kuzey Afrika ülkelerini dolaştı. Bütün ömrünü seyahatle geçirip, o vakitteki vasıtalarla yapılması imkansız sayılacak kadar uzun seyahatler yaparak, Müslümanlar ve Müslümanlıkla irtibatı olan bütün memleketleri gezdi.

Oraların tarihi, coğrafi, etnik ve kültürel durumları hakkında malumat ve bilgi sahibi oldu. Gittiği yerlerde; kadılık, elçilik gibi vazifeler de ifâ etti.

İbn-i Battûta (r.a.), dolaştığı her yerde ülkenin hekimleri, ileri gelenleri ve her tabakadan kimse ile tanıştı. Onların âdetlerini, törelerini, yaşayışlarını, yediklerini, içtiklerini çok ince bir şekilde tesbit etti. Hükümdarların, makam sahiplerinin anlaşmazlıklarına ait önemli bilgileri not etti.

Seyahatleri sonunda vatanı Tanca’ya döndüğünd, tuttuğu notları, görüp işittiği mühim hâdiseleri, Fas Merini Sultanı Ebû İnan’ın arzusu üzerine, Katib İbn-i Cevziye anlattı. İbn-i Cezvi, bazı tarihi eksiklikleri de ilave ederek, eseri 756 (M. 1355) yılında tamamladı. “Tuhfet-ün-nüzar fi garaib-il-emsal ve acaib-il-esfaâr” adı verilen ve kısaca “Rıhle” veya “Seyahatname” diye bilinen eser, Sultan Ebû İnan’a takdim edildi.

Memleketimizde İbn-i Battûta Seyahatnamesi adıyla da tanınan bu eser, yazıldığı asrın İslâm ülkeleri ve diğer ülkelerin tarihi, Coğrafyası, Folklor ve Etnolojsi, dini, içtimâi ve ilmi durumu hakkında kıymetli, sağlam ve aydınlatıcı bilgiler vermiş, Hint fakirlerinden, Anadolu ahi’lerinden, İran’daki Batinilik hareketinden bahsetmiştir.

Ayrıca, görüp işittiği bazı âlim ve veliler, meşhur ziyaretgâhlar hakkında menkıbeler ve kısa biyografik bilgiler de vermiştir.

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan Seyyah İbn-i Battûta (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Balıklı göl (Şanlı Urfa)

İbn-i Battûta (Ebû Abdullah Muhammed Tanci) Radiyallah-u anhu – 2

Bütün bu özellikleri sebebiyle, Seyahatnamesi, ortaçağ İslâm dünyasının sosyo-kültürel seviye ve yapısına büyük ölçüde ışık tutan mühim eserelerden biri olarak kabul edilmiştir.

İbn-i Battûta (r.a.) nın Seyahatnamesi Osmanlı sultanlarından Beşimci Mehmed Reşâd Hân’ın kâtiblarından Muhammed Şerif Paşa tarafından Türkçeye çevrilerek, iki cild hâlinde basılmıştır.

Fransızcaya çevrilerek Arabça metni ile birlikte dört cild halinde Paris’te yayınlanan bu eser, Arapça metni esas alınarak Mısır’da bastırılmıştır.

İbn-i Battûta (r.a.), eserinin çeşitli bölümlerinde, gezmiş olduğu İslâm memleketlerinde görüp işittiği evliyanın kerametlerinden de bahsetmektedir

Bunlardan biri şöyledir;

-“Ebü’l-Hasen Şâzili (r.a.), her sene hac ibâdetini yapmak için Mekke’ye gider, Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in kabr-i şerifini ziyaret ederdi. Yine böyle bir seferinde, Mısır üzerinden Mekke’ye gitti. Hac ibadetini yaptı. Peygamber nefendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) in kabr-i şerifini ziyaret etti.Her ân için ölüme hazır olduğundan, öldüğü zaman lazım olacak eşyayı da yanında taşırıdı. Bu seferinde de yanında; cenazesi yıkanırken su dökmek için bir ibrik, kefenine sürülmek için güzel koku ve mezarını kazmek için küçük bir kazma vardı.”

Hizmetçisi dayanamayıp birgün;

-“Efendim bunları ne için kendine yük edersin?” diye sual etti.

Tebessüm buyurup;

-“Humeysira’da göreceksin.” Dedi.

-“Mısır’da Humeysira’ya vardıkları zaman, Ebü’l-Hasen Şâzili (r.a.) gusl abdesti alıp iki rek’at namaz kıldı. Namazın son secdesinde, temiz ruhunu Mevlâsına teslim eyledi. Yanında taşıdığı ibrikten istifade ile cenazesi yıkandı. Kokular kullanıldı. Kazmasıyla da mezarı kazılıp, vefat ettiği yerde hiç kimseye muhtaç olmadan defnedildi. Humeysira’dan geçerken, o mübarek zâtın kabr-i şerifini ziyaret etmekle şreflendim.”

-“Mekke-i mükerremede kalıp ibadet etmekle şereflendiğim günlerde, Muzafferiyye Mederesesinde ikamet ettim. Bir gece ruyamda Resulallah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) i gördüm. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Muzafferiyye Medresesinin Kâ’be-i muazzamaya bakan bir penceresinde oturmuş, insanlar da tek tek gelerek onunla müsafeha edip, ona biât ediyorlardı. Ebû Abdullah Halil isminde bir âlim de o’na (s.a.v.) biât edenler arasındaydı. O zatın üzerinde pamuklu bir kumaştan yapılmış, nisbeten kısa ve beyaz bir elbise vardı.”

Elini Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) in elinin içine koymuş, Resulullaha Hitaben!

-“Sana şu şu… hususlarda biat ediyorum.” Diye saydıktan sonra,

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan Seyyah İbn-i Battûta (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu

Balıklı göl (Şanlı Urfa)

İbn-i Battûta (Ebû Abdullah Muhammed Tanci) Radiyallah-u anhu – 3

En son olarak;

-“Evime sığınan hiçbir miskini (bir günlük yiyeceği olmayan) ve hiçbir kimseyi red etmemek üzere sana biat ediyorum.” Dedi.

Ben onun bu sözüne;

-“Bu nasıl söyler? Mekke, Yemen, Irak, Acemistan, Mısır, ve Şam memleketlerinde birçok miskin var. Bunların Hepsine bakmayı nasıl taahhüt edebiliyor?” diye düşünüp hayret ettim.

-“Ertesi gün sabah namazından sonra, Ebû Abdullah Halil ismindeki o âlimi görüp rüyamı anlattım. Üstünde rüyada gördüğüm elbise vardı. Benim anlattıklarımı duyunca çok sevinip sevincinden ağladı.”

Sonra;

-“Bu elbiseyi, Salih bir zât, dedeme hediye etmiş, ben de bereketlenmek için giyiyorum.” Dedi.

-“Bu hadiseden sonra o zatın, kendisinden bir şey isteğeni geri çevirdiği kendisine sığınanı redettiği görülmedi. O hizmetçilerine hergün ikindi namazından sonra sofra kurdurur, gelen herkese yemek yedirip, ekmek vermelerini emrederdi.”

-”Zaten Mekkeliler günde bir vakit, yani ikindi vakti yemek yerler, başka zaman canları bir şey istediği zaman hurma ile yetinirlerdi. Bunun için de, bedenleri sıhhatlı olur, hastalıkları az olurdu.”

Makam-ı İbrahim;

-“Kâ’be-i muazzamanın kapısı ile rükn-i Irakı arasında; uzunluğu 12 karış, genişliği bunun yarısı kadar, yerden yüksekliği iki karış kadar olan bir yerdir. İbrahim Aleyhis selam zamanında konulmuştur. Resulullah efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem), şimdi namaz kılınan yere yerleştirdi. Böylece havuza benzer bir yer kaldı. İnsanların namaz kılmak için birbirleri ile yarıştığı yerdir.”

-“Makam-ı İbrahim aleyhis selam’ın yeri, Kâ’be-i muazzamanın kapısı ve rükn-i Irakı arasındadır. Kâ’be-i muazzama yıkandığı zaman, suyu bu makamdan dökülürdü. O makam, Kâ’be-i muazzamanın kapısına meyillidir. Üzerinde bir kubbe ve altında bir muhafaza vardır. Muhafaza, içine insanın eli girdiği zaman parmaklarının ulaşabileceği bir boşluk bulunan demir bir kafestir. Kafes kilitlidir. Tavaf yapılınca, iki rek’at namaz kılınacak bir yer vardır.”

-“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) Mescid-i harama girdiği zaman, Kâbe-i muazzamaya geldi. Yedi defa tavaf etti. Sonra Makam-ı İbrahime geldi, selam verdi”

ve;

-“Vettehizu min makam-ı İbrahime musalla” Bakara suresi 125 ayet-i kerimeyi okudu, arkasından iki rek’at namaz kıldı Biz de O’nun gibi yaptık.”

Devam edecek…

İslam âlimleri ansiklopedisi

Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri Fıkıh âlimi veli olan Seyyah İbn-i Battûta (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.

Fuad Yusufoğlu