Ubeydullah-i Ahrâr (Radiyallah-u anhu) – 6
Ubeydullah-i Ahrâr (Radiyallah-u anhu) – 6
Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri (r.a.) şöyle anlatmıştır;
-“Dayım Hâce İbrahim, benim zahiri ilimleri öğrenmem için çok alaka gösterdi. Bu maksatla Taşkend’den Semerkand’a götürdüler. Bu hususta çok dikkat gösterdiler. Fakat ne zaman bu iş için gayerete geçseler, ben bir hastalığa tutuluyordum. Hastalığım geçince, tahsile başlıyordum. Bu sefer başka bir hastalık geliyordu.”
Böylece zahiri ilimleri tahsile kâdir olamıyacağımı anlayıp;
-“Beni kendi hâlime bırakın. Eğer daha ziyade zorlarsanız helâk olacağım.” Dedim.
Dayım bu sözden son derece etkilenip, beni serbest bıraktı.
-“Ben bir defâ daha zahir ilmini öğrenmeye yöneldimse de, şiddetli bir göz ağrısına tutuldum. Bu hâlim kırkbeş gün sürdü.Nihayet tamâmen vazgeçtim.”
Semerkând’ın meşhur âlimlerinden Hâce Fadlullah Ebü’l-Leysi hazretleri (r.a.) şöyle demiştir;
-“Biz Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri (r.a.) nin kemâlini, üstünlüğünü anlıyamayız. Şu kadarını biliriz ki, zâhiri ilimleri çok az okumuş. Böyleyken Beydâvi tefsirinden bize öyle sualler sordu ki, cevabında âciz kaldık.”
Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri (r.a.), zâhiri ilimlerde âlim olan Mevlânâ Ali Tûsi (r.a.) ye;
-“Sizin yanında bizim konuşmamız edeben hata olur. Siz söyleyip biz dinliyeyelim.”
Bu söz üzerine Mevlânâ Ali Tûsi, Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri’ne şöyle dedi;
-“Feyz kaynağından söz gelen bir huzurda, asıl bizim söz söylememiz edebsizliktir!”
Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri (r.a.), ilk zamanlarında Taşkend’den Semerkand’ ve Buhârâ’ya gitti. Buralarda ve diğer yerlerde Şâh-i Nakşibend Behâeddin Buhâri hazretleri (r.a.) nin talabelerinin büyüklerinden bir kısmıyla ve onlarında meşhur talabelerinden bir kısmıyla görüşüp, sohbetlerinde bulundu. Hâcegân yolunun diğer tabaksının büyüklerinden pek çok zâtla da görüşüp, sohbet etti. Horasan’a gitmeden önce, Seyyid Kâsım Tebrizi hazretleri (r.a.) nin sohbetinde bulundu. Horasan’a gittikten sonra, bir defâ daha Seyyid Kâsım Tebrizi (r.a.) nin sohbetine gitti. Bundan başka Hire’de bulunan evliyâ ve meşhur zâtlarında sohbetlerinde bulundu.
Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri (r.a.), hocalarından Seyyid Kâsım Tebrizi (r.a.) nin sohbetinde bulunmasını şöyle anlatmıştır;
-“Ömrümde Seyyid Kâsım Tebrizi (r.a.) den büyük zât görmedim. Zamanın şeyhlerinden hangisine gitsem, bana bir nisbet hâsıl oluyordu. Fakat bu nisbetler bir müddet sonra geçiyordu. Seyyid Kâsım Tebrizi (r.a.) nin sohbetlerinde öyle bir te’sir ve keyfiyet hâsıl oldu ki, elden birakmak mümkün değildi. Huzuruna her gidişimde görürdüm ki; bütün kâinât, dâirenin merkezi misal, onun etfarında dönüyor ve onda yokluğa kavuşuyordu.
İslam âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Teâlâ hazretleri bizleri ve sizleri “Silsile-i âliyye” denilen büyük âlim ve velilerin Onsekizinci’si Ubeydullah-i Ahrâr (Radiyallah-u anhu) yüzü suyu hürmetine günahlarımızı aff eylesin. Amin.
Fuad Yusufoğlu
09 Ocak 2015, 13:46 tarihinde.
[...] 2- Kırk Hadis: (40) Din Nasihattır. « Ubeydullah-i Ahrâr (Radiyallah-u anhu) – 4 Ubeydullah-i Ahrâr (Radiyallah-u anhu) – 6 [...]