Zünnun-i Mısrı (Radiyallah-u anhu)
Çağ-Çağ barajı (Sonbahar manzarası) Nusaybin
Zünnun-i mısrı (Radiyallah-u anhu)
Evliyanın büyüklerinden. Künyesi, Ebü’l feyz, adı Sevban bin İbrahimdir. Doğum tarihi bilinmemektedir. 245 (M. 860) senesinde Mısırda Vefat etti. Amr Bin As (Radiayallah-u anh) ın yanında defn edildi.
Bir deniz yolculuğu sırasında, bindiği gemide bir Tüccara ait mücevher dolu bir kese kayıbolmuştu.
Gemide bulunanlar;
-“Sen aldın.” Diyerek ona iftira edip, hakarete ve işkence yapmaya başlamışlardı.
Suçsuz olduğundan, ‘dua’ ederek kurtulmak istedi.
Zünnun-i Mısrı (r.a.) Allah-u Teâlâ’ya ‘dua’ edince, HEMEN SUYUN YÜZÜNE, AĞIZLARINDA BİRER MÜCEVHER BULUNAN BİNLERCE BALIK ÇIKMIŞTI. O balıkların ağzındaki mücevherden bir tane alıp gemidekilere verdi.
Bu durumu gören esas hırsız keseyi getirip vermişti. Böylece Zünnun-i Mısrı (r.a.) işkencelerden kurtulmuştu. Bu sebeple ismine, BALIK SAHİBİ, BALIKÇI ma’nasında “ZÜNNÜN” denilmişir.
Mısır’da tasavvuf ilmini İLK DEF’A o açıklamıştır. Yüksek din ilimlerinin sekizincisi olan tasvvuf (ahlak) ilmi, onun açıklamasından ve izahlarından sonra Mısır’da yayılmış ve nice kimselerin dünya ve ahiret saadetine kavuşmasına sebep olmuştur.
Hocası Maliki mezhebinin İmâm-i, Mâlik bin Enes (R.A.) tır. Onun eseri ‘MUVATTA’YI bizzat kendisinden okumuş ve fıkıh ilmini ondan öğrenmiştir.
Tasvvuf İlminin şeyh İsrafil (R.A.) den öğrenip kemâle ulaştı. Fakat halini bilmeyen pek çok kimse, ona düşman oldular. Ve vefatına kadar onun değerini anlayamadılar.
Zünnun-i Mısrı (r.a.), Cenabı Hakkın aşığı idi. O’nun sevgisi ile deli divane olurdu. Darda kalanların dostu, dehşet içinde olanların tesellisi ve hasrette kalanların arzusu idi.
Zünnun-i Mısrı (r.a.) nın doğru yolu bulması şöyle anlatılır;
-“Bir ağaç altında otururken, iki gözü kör bir kuşun ağaçtan indiğini, yeri eşerek altın bir kutu çıkardığını gördü. Dikkat edince kutunun içinde susam olduğunu ve kuşun bunu yediğini gördü. Daha sonra kuşun başka bir yeri gagası ile eşti ve başka bir kutuda bulunan suyu içti. Tekrar gagası ile toprağı eşeyerek kutuyu gömdü. Tekrar yerden uçup ağaca kondu. Topraktaki kutu yerleri belirsiz hale geldi.”
Bu hali gören Zünnun-i Mısrı (r.a.), Allah-u teâlâ’ya tevekkül etmenin gerçeğini anladı ve tevekkül etmeye karar verdi.
Biraz ileride, bir viranede fakir insanlarla karşılaştı. Birkaç gece orada yattılar. Ertesi gün, Zünnun-i Mısrı Hazretleri (r.a.) bir küp altın buldu. Bu küpün ağzında bulunan tahta kapakta, Allah’ın ismi yazılı idi.
Altınları fakirlere dağıttı, kendisi de tahtayı alıp, o gece de orada yattı. Uykudan uyandıkça Kapak üzerindeki yazı’yı öpüp, başına koyup gözüne sürüyordu.
Gece rü’yasında şöyle söylediler;
-“Arkadaşların altınları aldılar. Sen Allah-u Teâlâ’nın ismini “Aziz” tuttun. Sende dünya’da “Aziz” ol.”
Hemen uyandı. O anda gönlü ve içi nûr ile doldu.
<<< Zünnün-i Mısrı hakkında başka bir yazı>>>
İslâm âlimleri ansiklopedisi
Allah-u Tâlâ hazretleri (c.c.) bizleri ve sizleri Zünnun-i Mısrı (Radiyallah-u anhu) veli kulun yüzü suyu hürmetine günahlarımızı afv eylesin. Amin
Fuad Yusufoğlu
Etiketler: Allahın veli kulları, Hikmetli sözler, kerametler, Menkıbeler, Tasavvuf
29 Aralık 2008, 12:02 tarihinde.
selamun aleykum hocam
çok şey yazmak istiyorum ama hiç bir şey yazamıyorum FİLİSTİN li kardeşlerimize katliam yapılırken rahat bir şekilde evlerimizde oturmak kahrediyor kendimden utanıyorum. hem FİLİSTİN li kardeşlerimize saldıran bu siyonisler hiç yabancı degil düne kadar bizi de yok etmeye çalışan çapulcu işbirlikçileri evlerimizde oturarak FİLİSTİN li kardeşlerimize belki de duamızı bile esirgiyoruz ama yahudılerın mallarını tuketerek daha çok katlıam yapmalarını sağlıyoruz bunlara tahamul edemiyorum. tum kardeşlerimizden israili boykut etmeye davet edıyorum.
sevgiler dua ile
29 Aralık 2008, 12:30 tarihinde.
Sevgili canım yeğenim Yitik sevda;
Eveeeeeeeeeeet..
Sen çok haklısın… Ama kurban ‘Dua’den başka bizden bir şey gelmiyor ki….
Zaten başımıza gelen bütün musibetler bizlerin eseri değil mi?
Aslında Müslüman vucud uzuvların birer parşasıdırlar bir uzuv rahatsız olunca diğer bütün uzuvlar da eziyet çeker ve rahatsız olur…Ciğerimiz kan ağlıyor Ama gel gelelim…Bizler bunu yapmıyoruz…
Çünkü her müslümanın ferdi yapacağı bazı şeyler vardır..Ama yapmıyor…
Çünkü; Her Cemaatın yapacağı bazı şeyler vardır…. Ama yapmıyor… vE BU YAPMIYORLAR O KADAR ÇOK Kİ Say say bimez..
Onun için çiğerimiz yansa da elimizden şimdilik yapacak bir şey yok…
Kendi adıma söyliyorum; Bir ara ben Televizyon kanalında bizzat kendim dinledim…
O tv. kanalı şöyle diyordu;
Bu sene COCACOLA’dan bu kadar kâr sağlandı uzun uzadıya saydı. Ve bu kâr’ın yüzde 10 2nu İsraille hibe olarak veridi.
Artık sen düşün. Şimdi bu COCACOLA En çok hangi ülkelerde satılıyor…?
Tabiki Müslüman ülkelerde. Artık sen düşün
Basıt bir şey bu Herkes bu COCACOLA’yı alıp içmezse bak nasıl iflas ederler. ve dolayısıyla da bir kârları olmayacağı gibi İsrail’e de bir şey veremiyecekler Bu ndan başka daha çok şeyler var.
Ama gel gelelim yapmıyoruz…
Şunu açık olarak söyliyorum
Çünkü bu beni ilgilendirdiği için söyliyorum.
Ben bir ara Miliyet gazetesini alıyordum. Ama baktım ki Hep yazdıkları yazılar Dinime karşı ve En çok Fethullah Gülen hoca efendiye atıp tutuyor (Kİ BEN O MUBAREK ZAT’IN TALEBELERİNDEN DEĞİLİM. AMA HİZMETLERİ VARDIR VE HİZMET YAPAN BİR DEĞERLİ MÜSLÜMAN) Ben bunlara şahıd oldum ve bir daha Miliyet gazetesini evime almadım ve okumadım Velev ki Hediye olarak Milyar dolarları verse ben almam. Çünkü benim dinim her şeyden daha üstündür.
Yanı her kes böyle düşünürse bak Müslümanlara atıp tutan bu gafil insanlar de İsrail denen katıl insanlar nasıl ayağını çeker..
Ama hep bizler bunu yapın kınayın .. Şunu yapın diyoruz hep boş laflar…
Boş laflarla iş yürümez…
Yanı ben daha çok doluyum ama elden bir şey gelmez.
benim eski yazılarımda vardır.
Halife Ömer bin Abdulaziz (r.a.) zamanında bir Müslüman asker Rum kralına esir düşer. Bunu duyan Halife (Ki bak şimdi bu halifelere ve Yüce İslam dinine atıp tutan bu gafil insalara ibret olsun diye tekrar yazıyorum)
hemen Rum kralına bir mektub yazar Mektubunda şöyle buyurur;
-”Duydum ki sen izzet sahibi olan bir müslümanı esir almışsın, Şimdi sen ya o esiri serbest bırakırsın ya da sana öyle bir ordu geöndreceğeim ki Başı senin yanında sonu benim yanım da olsu.”
Bunu duyan kral hemen o Müslüman esiri serbest bırakır.
şİMDİ YAZIMIN BAŞINDAN DA ANLAŞILACAĞI GİBİ Nereeeeeeeden nereye geldik.
Artık hesabını sen yap…
Çok doluyum ama elden bir şey gelmez ki dua’dan başka..
Sevgilerimle…
04 Nisan 2012, 21:59 tarihinde.
[...] (M. 815) de doğdu. Dayısı Muhammed bin Süvâr’ın sohbetlerinde yetişti. Hacca gidince orada Zünnun-i Mısrı (r.a.) yi gördü ve ona tabi [...]
17 Ocak 2014, 16:26 tarihinde.
[...] Zunnûn-i Mısrı (r.a.) buyuruyor ki; [...]
17 Ocak 2014, 22:38 tarihinde.
[...] Zünnun-i Mısrı (r.a.) buyuruyor ki; [...]
17 Eylül 2014, 12:00 tarihinde.
[...] Zünnun-i Mısrı (r.a.) [...]